Bazı sanatçılar vardır sadece başarılı veya yetenekli bir sanatçı olmanın ötesinde ürün verdikleri sanat medyumun bugünkü haline yolculuğunda onun yüzü olmuşlardır. Çizgi filmler için bu kişi Walt Disney, Amerikan çizgi romanları içinse Stan Lee ve Jack Kirby belki oyunlar içinde Shigeru Miyamoto gibi isimlerdir. Bu yazıda da bahsedeceğim kişi anime, manga sanat eğlence medyumlarının en etkili ve önemli sanatçısı olan Osamu Tezuka namı diğer -Godfather of Manga- veya -God of Anime- olacak.
Osamu Tezuka öyle biridir ki etkisi sadece kendi ülkesini değil pasifiğin karşı tarafındaki Amerikan animasyon sektörüne kadar ulaşmıştır. 20. yüzyıl Japon popüler kültürünün mihenk taşı diyebiliriz kendisi için. 1950’lerden başlayarak, Tezuka 170.000’den fazla sayfa içeren 700’den fazla manga serisi yarattı, çizdi ve yazdı. 200.000’in üzerinde anime storyboard hazırlamıştır. Onun büyük başarısı sayesinde anime uluslararası bir şekilde popüler oldu. Başkalarına ilham verdi ve bugün ölümünden sonra bile yapmaya devam ediyor. Adına prestijli ödüller veriliyor. Kendisinin etki seviyesine yaklaşanlar anime için Miyazaki manga için ise belki Dragon Ball’ın yaratıcısı Toriyama’yı sayabiliriz.
Hayatı
Küçük Tezuka 1928 yılında Japonya’da doğdu. Üç kardeşin en büyüğü idi ve ailesi çoğunlukla doktorlar, avukatlar ve askeri halk kesiminden oluşuyordu. Babası güzel bir koleksiyona sahip manga tutkunu olan bir mühendisti. Mangaların yanında Tezuka’yı gelecekte en çok etkileyecek iki kişi olan Walt Disney ve Max Fleischer’ın(Betty Boop, Popeye ve ünlü Superman animasyonlarını hazırlayan) eserleriyle tanışmasına önayak olmuştur.
Tezuka genç yaşta Disney çizgi romanlarını ve animasyon filmlerini hatim etmiş ve kendi söylemine göre Bambi’yi tam 80 kere izlemişti. Tezuka’nın seçeceği yol daha genç yaşlarında çoktan belli olmuştu. Tezuka Takarazuka şehrinde büyüdü ve annesi onu sık sık Takarazuka Tiyatrosu’na götürürmüş. Tasarımlar dahil tamamında kadınların görev aldığı bu tiyatro Tezuka’nın daha sonraki çalışmaları üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.
Tezuka, ilkokulunun ikinci yılından itibaren kendi mangalarını çizmeye başladı. Ailesi katı disiplin uygulamasına rağmen, Tezuka’nın sanatsal ilgisini ve hedeflerini destekliyorlardı. Dolayısıyla Tezuka gördüğü destek sayesinde o dönem eskiz defterleri ve sanat malzemelerine ulaşabiliyordu. Tezuka gençliğinde geçirdiği bazı sağlık tehlikelerinden sonra başkalarına yardım etmek için tıp okumak istediğine karar verdi. Tıp fakültesi boyunca zorda olsa manga hobisini sürdürdü. Ve ilk çizgi romanını(manga) bir Osaka çocuk gazetesine sattı. Maa-chan no Nikkichou(Ma-chan’ın Günlüğü) adlı ilk eseri aşağı doğru dört panelli bir seriydi(aşağıda görebilirsiniz) ve bu sayede Tezuka ilk adımını atmış oldu.
Biraz ilgi uyandırdıktan kısa bir süre sonra ünlü Hazine Adası romanını Shin Takarajima(Yeni Hazine Adası) olarak uyarlayarak yeni bir seri çıkardı. Bu onun ilk uzun süreli batı uyarlamasıydı. Batıdan etkilenen biri olarak batı hikayelerini anlatmak onunda hoşuna gidiyordu. Ve Shin Takarajima’ın ani başarısıyla ulusal seviyede şöhret kazandı ve Amerikan çizgi romanlarına benzer bir şekilde manga’nın altın çağı başladı. Bu onun kariyerinde bir dönüm noktası olarak etki etti.
1951 yılında Tezuka, Baba Noboru, Ota Jiro, Furusawa Hideo, Fukui Eiichi, Irie Shigeru ve Negishi Komichi gibi diğer manga sanatçılarından oluşan Tokyo Çocuk Manga Derneği olarak bilinen bir gruba katıldı.
Annesine onu tam zamanlı bir şekilde manga sanatçısı olarak mı görmek istediğini yoksa güvenli bir şekilde oynayıp doktor olarak mı kariyerine devam etmesi konusunda bir soru sordu. O zamanlar bir mangaka(manga sanatçısı) olmanın bugünkü gibi bir prestiji ve getirisi olmadığı için pek sağlıklı bir seçim değildi. Annesi ona, “En çok sevdiğin şeyi yapmaya çalışmalısın” deyince Tezuka bu sözleri dinleyerek kalbini bir manga sanatçısı olamaya adamaya karar verdi.
New Treasure Island’ın başarısı ile Tezuka, daha fazla çalışmasını yayınlayabilmek için bir yayıncı aramaya Tokyo’ya gitti. Kobunsha Tezuka’yı ziyaret ettikten sonra geri çevrildi. Ancak, yayıncı şirket Shinseikaku Dr. Tiger’ın Garip Seyahati’ni satın almayı kabul etti. Tıp okulu çalışmalarına devam ederken, Tezuka ilk başyapıtlarını yayınladı: Zenseiki(kayıp dünya), Metropolis ve Kitarubeki Sekai(Sonraki dünya) adlı bir bilim kurgu destanları. Tezuka’nın ilk büyük başarısı Jungle Taitei’yi(Kimba, the white Lion) 1950’den 1954’e kadar Manga Shonen’de bir seri olarak yayınladı. 1951’de, Osaka Tıp Okulu’ndan mezun oldu ve Astro Boy karakterinin prototip hali olan Ambassador Atom’u yayınladı.
1952’de Ambassador Atom Japonya’da sadece hafif bir başarı sağlayabildi ancak ana karakter insansı robot Atom genç erkekler arasında oldukça popüler bir hale geldi. Tezuka bu yönde bir çok mektup aldı. Bir gün bir hastanede çalışırken Tezuka, yüzünden sinirli bir Amerikalı Asker tarafından yumruklandı. Bu olay Tezuka’ya Atom’u yaratma fikrini vermiş oldu. 4 Şubat 1952’de, Tetsuwan Atom, Haftalık Shonen dergisinde serileşmeye başladı. Atom karakteri ve maceraları artık Japonya’da ulusal bir fenomen haline geldi. Tetsuwan Atom’un başarısıyla 1953 yılında Tezuka Shojo Club dergisinde seri hale getirilen ilk shojo manga Ribon no Kishi’yi 3 yıl boyunca yazdı. Shojo Club da Ribon no Kishi’yi devam ettirme niyetindeyken vazgeçip hayatının eseri olan Hi no Tori’ye başladı ancak dergi kapanınca seri sona erdi ama Tezuka başka bir dergi olan Manga Shonende Hi no Tori’yi(Anka Kuşu) ölümüne kadar çizmeye devam etti ancak ansız ölümü yüzünden bu seri hiç bir zaman tamamlanamamıştır.
1961’de Tezuka, Toei Animation ile rekabete girmesi için animasyon şirketi Mushi Productions’ı kurarak Japonya’daki animasyon sektörüne giriş yaptı. İlk olarak 1963’te Astro Boy’un animasyonlu versiyonunun yayınlanmasıyla sektörü gelişmeye zorlamaya başladı. Bu seri, Japonya’da animasyon üretimi için ilk başarılı modeli oluşturacak ve aynı zamanda Amerikan izleyicisine İngilizce olarak dublajlanan ilk Japon animesi olacaktır. Bu yenilikçi modeli ilk renkli animasyon serisi olan Kimba the White Lion
ile devam ettirdi. Çeşitli türlerden eserler vererek sektörün temellerini atıyordu. A Thousand and One Nights, Cleopatra ve Kanashimi no Belladonna gibi yetişkin içerikli hentai diye adlandırılan filmler yapmıştır. Bunlardan Cleopatra ticari açıdan bir fiyasko olmuş Belladonna ise oldukça deneysel bir iştir. Sektörün genişlemesi için rekabeti arttıracak manga dergisi COM’u kurdu.
- Tezuka, 9 Şubat 1989’da Tokyo’da mide kanserinden öldü. Bir işkolik olarak son sözleri çizim ekipmanlarını almaya çalışan hemşireye “Sana yalvarıyorum, çalışmama izin ver!” oldu.
- Tezuka’nın büyüdüğü Takarazuka şehri anısına bir müze açtı.
- Mirası manga sanatçıları ve animatörleri arasında onurlandırılmaya devam edildi. Akira Toriyama (Dr. Slump ve Dragon Ball) gibi sanatçılar Tezuka’yı eserleri için ilham kaynağı olarak gösterdiler.
- Naoki Urasawa, 2003 yılında Astro Boy’un bir arc’ını alıp Pluto adlı bir seinen gizem mangasına ana mesajı koruyarak uyarladı. Ve oldukça başarılı oldu.
- Tezuka, Brezilyalı çizgi roman sanatçısı Mauricio de Sousa’nın kişisel bir arkadaşıydı. 2012’de kendi Monica dergisinde Maurício Tezuka’nın Astro Boy, Black Jack, Sapphire ve Kimba gibi ana karakterlerini kullanarak Monica ile beraber yağmur ormanlarında kaçak ağaç kesen bir örgüte karşı mücadele ettikler bir macera yazdı.
- Tezuka, Japonya’nın Sengoku döneminde, Tokugawa Ieyasu’ya sadakatiyle hizmet eden ünlü bir ninja ve samuray olan Hattori Hanzo’nin soyundan geliyordu.
- Oğlu Makoto Tezuka kendisi gibi bir film ve anime yönetmeni oldu.
- Tezuka, Shotaro Ishinomori(Kamen Rider) ve Go Nagai(Devilman) gibi tanınmış birçok manga sanatçısına rehberlik etti.
- Tezuka bir Superman hayranıydı ve Japonya’daki Superman fan kulübünün onursal başkanıydı.
- Tezuka kendisine ilham olan Walt Disney ile 1964 New York Dünya Fuarı’nda kişisel olarak tanışmıştır. Disney’in onu potansiyel bir bilim kurgu animasyonunda işe almak istediğini günlüğüne yazmıştır.
- Ocak 1965’te, Tezuka, Astro Boy’u izleyen ve Tezuka’yı bir sonraki filmi olan 2001: A Space Odyssey (1968) için sanat yönetmeni olarak davet etmek isteyen Amerikalı yönetmen Stanley Kubrick’den bir mektup aldı. Ancak Tezuka stüdyodan İngiltere’de yaşamak için izin alamadı, bu yüzden daveti reddetmek zorunda kaldı. Üzerinde çalışamamasına rağmen, filmi sevdi ve uzun çalışma günlerinde kendini zihinde tutmak için filmin müziğini son sesle dinlermiş.
- 1949 yılında yazdığı Metropolis mangasını Fritz Lang’in 1927’de çektiği şaheseri Metropolis filminin afişinden esinlenerek yazmıştır. Her ne kadar isimi Metropolis olsa da içerik açısından Metropolis filminden çok Blade Runner tarzı bilim kurguları andırmaktadır. Tezuka söylenene göre Metropolis filmini izlememiştir.
- Meşhur büyük gözler anime klişesini Betty Boop, Mickey Mouse gibi batılı eserlerden esinlenerek yaratmıştır.
Eserleri
Onun manga çalışmaları tam olarak 150.000’den fazla sayfayla 700’den fazla cilt içerir. En ikonik eseri tartışmasız Astro Boy iken diğer popüler serileri de Black Jack, White Lion Kimba, Ribon no Kishi, Buddha, Adolf ni Tsugu ve en hayatının eseri olarak adlandırılan Hi no Tori.
Tetsuwan Atom(Astro Boy)
2003’ün yılında Japonya teknolojik bir ütopya olmuştur ve bu ütopyada robotlar her yerdedir. Ana karakterimiz Tobio, ölü oğlunun yerini doldurması için dahi Dr. Tenma tarafından yapılmış bir robottur. Ama Dr. Tenma Tobio’nun ölen çocuğunun kusurlu bir kopyası olduğu anlayınca onu dışarı atar. Ancak ana karakterimiz Tobia robot medeni hakları için bir mücadeleci olan yardımsever Profesör Ochanomizu tarafından hurda yığınından kurtarılır. Şimdi, Atom(Astro Boy) olarak adlandırılan bu küçük robotun Japonya’yı ve dünyayı her türlü uğursuz tehditten korumak gibi bir misyon edinmiştir. Astro’nun yedi süper yeteneği ve 100.000 beygir gücündeki gücünü kötülükle savaşmak için kullanan Astro, tüm robotlara ve insanlara örnek teşkil etmeyi umuyor.
Astro Boy Tezuka’nın ve belkide tüm anime sektörünün en ikonik karakterlerinden biri. Manga ilk kez 1952’de yayınlandı 85 sayı ve 21. cilt sürdü animesi ise 1963’te siyah beyaz olarak başladı. 2003’te seri Tezuka Productions tarafından renkli ve daha akıcı animasyonlar ile yeniden serileştirilmiştir.
Hi no Tori
“Her şey doğar ve her şey ölür. Bu cennetin kanunudur. ” Efsaneye göre Anka olarak adlandırılan Ateşin Kuşu ebedi yaşam ruhu ve ölüm ve yeniden doğuştur. Reenkarnasyon döngüsünü, uygarlıkların ve türlerin tarihte yükselişlerini ve düşüşlerini gözetler. Kanını alabilenlere sonsuz hayat verilecek, diğerlerine ise sonsuz bilgelik ya da ebedi ıstırap verebilir. Kanını alanlara sonsuz yaşam ve bilgeliğin yanı sıra ebedi ıstırapta yaştabilen bu ilahi varlık tarih boyunca, medeniyetin doğuşundan insan ırkının yok olmasına kadar ruhuna dokunduğu kişiler tarafından reenkarnasyonlarında tekrar tekrar avlanmıştır. Ve bir yaşamdaki günahlar öbür yaşımın ızdıraplarını belirler.
Tezuka’nın hayatımın eseri olarak lanse ettiği ve ölümüne kadar yazdığı bu eser ne yazık ki tamamlanamadı. Geçmiş tarihler ve antik şehirlerden bilim kurgu geleceğe kadar her hikaye farklı zaman ve mekanlarda geçmektedir. Manga tarihinin en özel eserlerinden biri olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Gelecekte ve geçmişte insanlar her zaman savaşmış birbirlerinden korkmuş ve Anka Kuşunu avlamışlardır ancak kuş her zaman küllerinden geri doğmuştur. Hikaye bir ders öğretir: Hayat sonsuza dek, bitmeyen bir döngünün başlangıcıdır.
Black Jack
Black Jack manga ilk kez 1973’te yayınlandı 243 sayı ve 25 cilt sürdü. Pek çok defa animeye uyarlandı hatta Tezuka’nın dışında başka sanatçılar tarafından yazıldı. Black Jack bulanık ve gizemli bir geçmişe sahip mucizevi yeteneklere sahip lisansız merdiven altı doktordur. Küçük yardımcısı Pinoko ile beraber garip, tehlikeli ya da hiç bilinmeyen tıbbi vakalarla uğraşmaktadır. Ama o bir dahidir ve neredeyse tüm hastalarının hayatını kurtarabilir. Çocukluğunda ölüme yakınken kendisini kurtaran bir doktordan etkilenip doktor olmuştur Jack(Tıpkı Tezuka’nın kendisi gibi). Gotik cübbesi ile kendi kuralları ve Hipokrat Yemini dışında hiç bir kural dinlemez. Hikayeler genelde Jack’in bazı iyi işler yapmasını, fakirleri özgürce tedavi etmesini veya kötülere bir ders vermesini içermektedir. Jack hayat kurtarma pahasına, Tanrı’nın kendisini bile hiçe sayar. Kendisi bir bilim adamı olarak tanımlar ve inanmasa da sevginin yaşam üzerindeki etkisinin bilimin üzerinden geldiğini pek çok defa görmüş ve şaşırmıştır.
Black Jack çocuk yetişkin herkes tarafından beğenilen bir seridir. Karanlık bir hava barındırır içinde ve Tezuka’nın hekimliğinden gelen tıp bilgisi sayesinde oldukça gerçekçi ve inandırıcıdır.
Jungle Taitei(White Lion Kimba)
Afrika’nın ekvator bölgesinde “Ormanın İmparatoru” olarak bilinen beyaz bir aslan olan Panja vardı. Ama Panja bir avcı tarafından öldürüldü. Avcı tarafından yakalanan karısı, Ormanların Kraliçesi kendini bir hayvanat bahçesine götüren bir gemide Panja’nın oğlunu doğurur. Leo ismini verdiği oğlunun gemiden kaçmasını ve Afrika’ya dönerek babasının işini devam ettirmesini ister. Fırtına’nın etkisiyle alabora olan gemi ile birlikte anne ölür ve Leo kendini Arap yarımadasında bulur ve Leo’nun(Kimba) serüveni böyle başlamış olur.
Çocukluğunda insalara yakın olup onların kültürlerini ve dillerini öğrenen Leo’nun maceraları genelde kral olma yolundayken Afrika’daki yaşayan ve genellikle bölge ve kaynaklar için savaşan insanlar ve insanlar arasında barışı bulma etrafında döner. Leo büyüdükçe hem bölgenin sert çevresinden, diğer hayvanlardan kaynaklanan tehlikelerden hem de spor için onun gibi aslanları avlayan insanlardan hayatta kalmalıdır. Sadece iletişim ve karşılıklı empati kavgaya son verebilir ve Leo’nun insan kültürü bilgisi, ormanın ihtiyacı olan şey olacaktır.
1950 de yayılanıp 3 cilt 23 sayı süren Jungle Taitei bir çocuk hikayesi olsa da her yaştan izleyicinin sevip etkilenebileceği bir eser Jungle Taitei. Bizim ülkemizde gösterilmişliği de var olan Kimba ayrıca Disney’in Aslan Kral(Lion King) filmine de esin kaynağı olmuştur. Ayrıca daha önce dediğim gibi televizyonda yayınlanmış ilk renkli animedir.
Ribon no Kishi
Bir ortaçağ Avrupa masalı temasında olan Ribon no Kishi, bir prensi gibi davranmak zorunda kalan genç Prenses Sapphire’in babasından tahtını olmaya çalışmasının öyküsüdür. Bu durum Prensesin doğduğu anda başlar, çünkü kral babası halkına bebeğinin bir kız yerine erkek olduğunu duyurur. Bunun sebebi, tahtta diğer hak sahibi Duke Duralumon’un kral olması halinde halkı ezecek kötü bir adam olmasıdır. Ve bundan dolayı kral onun tahta geçmesini engellemek için böyle bir yola başvurmuş kızını gözü pek bir şövalye olarak yetiştirmiştir.
Sapphire’in gözü pek maceraları yayınlanmış olarak ilk Shojo animedir. Tezuka küçükken annesiyle gittiği Takarazuka tiyatrolarından etkilenerek hazırlamıştır. Okuyucusuna görünüşün önemsiliği ve anlamsızlığı bireylerin ancak yaptıklarıyla değerlendirilmesi gerektiğini öğütleyen bu eser ön yargı ve cinsiyetçiliğe karşı özellikle Japonya gibi kadınların geri plana atıldığı bir ülkede 1953 yılında yayınlanması gerçekten çok hoş.
Buddha
Eski Hindistan’da halkın yaşamları kuraklık, açlık, sürekli süren savaşlar ve katı kast sisteminin adaletsizlikleri tarafından boğulmaktadır. Bu iç içe geçmiş mutsuz ruhlar Prens Siddhartha’nın doğumuyla bir araya gelir ve ruhani yolculuğa çıkıp Buda’ya “Aydınlanmış Olan” dönüşür. Ve bu umutsuz çaresiz çağda insanların ruhani bir yeniden doğuşunu yaratmaya çalışır.
Kendisi agnostik bir inanca sahip olsa da Japonya gibi Budizm’in etkili olduğu bir ülkede yaşamış Tezuka kendi bakış açsından Buda’nın öyküsünü epik bir şekilde yorumlamıştır.
Ayako
Nüfuzlu bir Japon ailesinin ikinci oğlu olan Jirou Tenge İkinci Dünya Savaşında ABD için çalışan bir ajan haline geldi ve onun gizli cinayetleri en küçük kız kardeşi Ayako Tenge tarafından keşfedilir. Bu sır ailesindeki kızın korkunç ensest olaylarını keşfetmesiyle daha da kötüleşmeye başlıyor; Ağabeyinin karısı aslında, Ayako’nun babası ve aile patriği Sakuemon ile sık sık cinsel ilişkiye giren annesi. Bu sırları saklamak için, Sakuemon ve en büyük oğlu Ichiro’nun baskısı altındaki aile, Ayako’nun hayatının geri kalanında bodrum katında kilitli altında yaşamasına karar verir. Annesi ve küçük kardeşi Shiro’nun çabalarına rağmen, ailenin evi altında düzinelerce yıl geçiren Ayako büyüyüp güzel bir kadın olduğunda dışarı çıkabilir. Ancak Ayako yaşadığı bu korkunç olay sonucu başkalarından sevgi ararken dış dünyanın yapısı yüzünden dehşete kapılır. Bu, Tenge ailesi için trajediyi gün yüzüne çıkaran olayların zincir reaksiyonunu başlatır.
Bu eser General Douglas MacArthur’un orduları tarafından işgal edilen Müttefik Kuvvetler tarafından ezilen 2. Dünya Savaşı sonrası Japonya’ya Osamu Tezuka’nın yaptığı çarpıcı ve sürekli eleştirisidir. Tezuka’nın muhtemelen en karanlık işlerinden biri.
Adolf ni Tsugu
2. Dünya Savaşı öncesi Nazi dönemindeki Almanya ve Japonya’da bulunan üç Adolf’un (Adolf Hitler, Adolf Kaufmann ve Adolf Kamil) hayatlarını konu alan hayali tarihi öyküdür Adolf’a Mesaj. Hikaye 1936 yılında Japon muhabir Sohei Toge’nin Berlin Olimpiyat Oyunları için Almanya’ya gelmesiyle başlar. Almanya’ya geldikten sonra burada okuyan kardeşinin öldürüldüğünü ve Komünist örgütlerle bağlantıları olduğunu gördü üstünde çalıştığı projeden geriye hiç bir bilgi bırakılmamıştır. Sanki hiç var olmamış gibi. Sonra bu olayın nedeninin Adolf Hitler’in Yahudi kanı taşıdığına dair kanıt içerdiği düşünğlür bu bilgi Üçüncü Reich için çok önemlidir. Japonya’da yaşayan Nazi Partisinin bir üyesi Wolfgang Kaufmann’a belgeyi bulması emredilir. Wolfgang oğlu yarı Japon Adolf Kauffmann’ın da nazi destekçisi olmasını istemektedir ancak Adolf Kauffmann bu duruma sıcak bakmaz çünkü bu durumda en iyi arkadaşı Adolf Kamil’in ölmesi gerekmektedir. Hikaye ilerledikçe üç Adolf’un kaderleri birbirleriyle kesişecektir.
Tezuka’nın son işlerinden olan Adolf ni Tsugu 4 cilt sürmüş ve toplam 36 sayıdır. Güzel politik lisanı ve mesajlarıyla herkesin okuması gereken bir eser. Tezuka’nın yetişkinlere göre hazırladığı bir kaç eserinden biri.
Tabi Tezuka ustanın eserleri bunlarla sınırlı değil başta Metropolis olmak üzere Lost World, The Crater, Kitarubeki Sekai, Apollo no Uta, Ludwig B ve daha nice işleri bulunmaktadır. Bir kaç karanlık eseri bulunsa da genelde çizimleriyle bize sonsuz evrensel bir hümanizm ve sevgi üzerine eserler vermiş okurlarına iyi olmayı öğütlemiştir. İlham kaynağı bu sanatçıyı saygıyla anıyoruz.
Kesinlikle harika bir yazı. Ellerinize sağlık.
Anime ve Manganın içinde bulunan her şahsın, bu yazıyı okuması gerektiğini düşünüyorum.
emeğinize sağlık. merak ettiğim bir kişiydi türkçe kaynaklar bulmak gerçekten çok güzel
Elinize sağlık İngilizce proje ödevim için çok iyi oldu.Gerçekten harika bir yazı olmuş.