Mercek Altında: The Swords Of Glass

-The Swords of Glass Çizgi Roman İncelemesi & Kritiği-

Eserin Künyesi:

Adı: The Swords of Glass
Cilt Sayısı: 1
Bölüm sayısı: 4
Toplam: 4 Sayı
Yazar: Sylviane Corgiat
Çizer: Laura Zuccheri
Yayımcı Şirket: Les Humanoïdes Associés
İngilizce Çevirici: Humanoids (Türkçe çevirisi yok varsa belirtiniz.)
Tür: Fantastik, Macera, Gizem
Yayımlanma Yılları: Nisan 2015


 

Avrupa’nın en büyük çizgi roman ve grafik sanat üretim yuvalarından biri olan Fransız şirket Les Humanoides Associés‘in elinden son yıllarda çıkan nadide fantastik evrenlerden biri vede görsel bir şölen olarak bahsedilen The Swords of Glass‘ı bugün okudum. Bu yayın evinin elinden çıkan başka eserleri de elimden geldiğince okuyup incelemeyi düşünüyorum açıkçası.

The Swords of Glass‘ı elbette orjinal dilinde okuyamadım, İngilizce okudum ancak çeviren firma aynı yayınevinin bünyesi altında olduğundan sadık ve sağlıklı bir çevirisi olduğunu umabilirim gibi geliyor. Ve bu durumda şunu söyleyebilirim ki görsel olarak okuması en rahat eserlerden biriydi. Kullanılan dil, basit panelleme stili, inanılmaz net ve derinlik hissine sahip görseller ile gerçekten eserin dış görünümüne, donanımına dair pek bir sorun olmamak ile birlikte üstelik bayağı güzel.

Fakat bu güzellik ve davetkârlık evren ve hikaye ile desteklenmiyor. Anlamsız motivasyonlar, oldu bittiye getirilmiş olan tesadüfler. Mentor karakterimiz Miklos‘un geçmişi üzerinden yaratılan abartılı heyecanın seride asla yerini bulamaması. Ne zaman bir kişi ya da durum çokça göz önüne çıkarılsa o şeyle karşılaşma anı geldiğinde bir o kadar gösterişten ve mantıktan uzak bir şekilde elimizde patlıyor.

Protagonist karakterlerimizin hayattan beklenti ve isteklerinin tam olarak ne olduğunu asla anlayamamamız. Garip, tutarsız vede tarımsal kültür için oldukça kullanışsız hayvan, canavar tasarımları vs derken. İnanılmaz çizilmesine rağmen tasarımsal sıkıntılar sebebiyle bir güven hissiyle evrene adımınızı atamıyorsunuz.

Seri öyle bir tat bırakıyor ki bu tarz bir çizim ve yalınlık için çok kısa ancak bu ne olduğu belirsiz evren-hikaye örgüsü için ise çok uzun bir işmiş gibi geliyor size. Özellikle 3.sayı ile beraber ilk 2 sayının yarattığı tüm o merakta kalma ve ardından geleni bekleme hissi yerini hayal kırıklığı ile değiştiriyor.

Ayrıca işin “resim” sanatı anlamında inanılmaz bir iş çıkarılsa da “çizgi roman çizimi” sanatı kısmında oldukça klasik, basma kalıp bir panelleme, ölçek, balonlama ve perspektif kullanılması biraz can sıkıyor. İlla yenilikçi bir şey olmak zorunda değil elbette ancak bu kadar güzel çizilen fantastik bir hikayede çizgi romanın sayfalarının daha davetkar olması fena olmazdı diye düşünüyorsunuz.

Neticesinde benim açımdan “kötü fikir, vasat deneme, yalın ve tatminkar görsellik” diye özetleyebileceğim vasat bir iş. Ancak boş vakti olanlar (sadece 4 sayı ve her sayı 5o sayfa falan ) için öneririm. Ancak bu eser için sıkışık bir programda yer açmaya deyip değmeyeceğinden emin değilim adostlar…

Karakterler ve İlişkileri: 56/100
Derinlik & İşçilik: 50/100
Çizim & Tasvir: 91/100
Türünün Gereklilikleri: 63/100
Hikaye & Evren Dizaynı: 62/100
Özgünlük ya da Etki Gücü: 50/100
Zamanlama & Ritim: 62/100
Genel Ortalama Puan: 62 /100


DİPNOT – Ekstrem Gözlem 

Bir diğer beni rahatsız eden nokta, serinin masonik/Anglosakson bir alt motif havası olması. Misal çok net bir biçimde Antik Aztek, Maya ve Mısır uygarlıklarından esinlenilen bir şehre iki baş karakterimizde bir gece operasyonu için bembeyaz kıyafetlerle çıkageliyorlar. Kendileri de beyaz ırk insanları zaten. Ayrıca insan görünümlü yaratıklar sürmeleri o yaratıklardan birinin bembeyaz bir buzul üzerinde ölmesi. 4 seçilmiş kişinin her birinin beyaz ırkın alt fraksiyonları olmaları. Beyazların yiyebildiiği ya da evcil hayvan gibi gezdirdiği kızıl benizli karakterlerin ufacık cüceler olmaları vs vs..

Kitap bana biraz “White Supremacy” yani Beyaz Irk Üstünlüğü teması veriyordu. Serinin sonundaki yeni dünya düzeninde her ırktan kişi vardı ancak sadece iki kişi üstün varlık olarak etiketlendi ve bunlar yine beyazlar içerisinde olan baş karakterlerimizdi. Bu karakterlerimizin taşıdığı cam kılıçlar beyazdı ve rakibini bembeyaz buz kesmesine sebep oluyordu. Önemli sayıda diyaloğa sahip tek siyahi karakterin annesi beyazdı !

Bu tamamen benim gözlemim olduğu için, subjektif olabileceği gerekçesiyle puanlamama ya da serinin başarısına (ya da başarısızlığına) dahil etmeyip burada ayrıca bahsetmek istedim. Fakat dediğim gibi tüm bunlar benim spekülasyonlarım da olabilir. Kesin böyledir demiyorum.



 

Utkan Aktaş Yazar:

2 Temmuz 1987 doğumlu olan Utkan genç görünümlü bir ihtiyar olarak iki üniversitede bulamadığı aidiyet ve de yaratıcılık hissini dans, yazarlık, kurgu gibi pek çok diğer sanatsal uğraşıda buldu. Şimdilerde ise Kahraman Baykuş olgusunun kurucularından ve de yazarlarından biri olmaktan son derece memnun bir adam olarak tanınmakta ...

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir