Wonder Woman Filmi Mercek Altında

Wonder Woman Film İncelemesi:

Merhaba arkadaşlar,

Her şeyden önce şunu söylemek isterim. Bu film süper kahraman filmlerinin tillahı ya da mitolojik aksiyon-macera filmlerine devrimsel bir bakış falan değil.

Oyunun kurallarını tamamiyle değiştiren, yeni bir soluk getiren diye tanımlanabilecek bir film de değil. Fakat aynı zamanda kesinlikle zaman kaybı ya da boş bir çaba denebilecek bir film de değil.

Bu bariz klişesel hataları olan iyi bir film. Bu başlangıcı yaptığımıza göre genel bir özet geçelim.

Film daha önceden yönetmen ve yapımcıların da anlattığı gibi ağırlıklı olarak bir origin bir köken hikayesi filmi. O sebeple Diana’nın kökenlerinden başlayıp en büyük düşmanı ile yüzleşmesine kadar varan bir yolculuğu var. Ve bu yolculuk sırasında erkek egemen insanların dünyasını, değişen zamanı gözlemliyor ve de öğreniyor. Aşık oluyor, yeni arkadaşlıklar kuruyor, dünyayı kurtarıyor.

Anlaşılabilir, bilindik ve klasik bir süper kahraman köken hikayesi filminde olması gerekenler oluyor.

Peki nasıl oluyor ? Nasıl yansıtılıyor ?

İşte bu Wonder Woman filminin kalitesini ya da kalitesizliğini belirliyor. O zaman fazla uzatmadan klasik bir yöntem olan;

Artılar – Eksiler yöntemine geçelim ve bakalım.

Fakat bu film bariz göze batan eksileri ve müthiş göz alan artıları olan bir film olmadığından eksi ve artılar kısmını madde madde değil, sohbet şeklinde anlatmaya çalışacağım. Elbette bu öznel bir eleştiridir tamimiyle, yüzde yüz başarılı, yerinde olmayan eleştiriler olabilir. Bu durumda endişelerinizi ve fikir ayrılıklarınızı paylaşabilirsiniz elbet.


Artılar ve Eksiler

(evet karışık gidecek iyi takip ediniz.)

Şimdi film bir köken hikayesi filmi olduğu için zaten önceden tahmin ettiğimiz eksi olacağını umduğumuz bazı şeyler vardı önce onlardan gireyim.

Misal örnek vermemiz gerekirse, Doctor Strange ve Captain America: The First Avenger filmlerinde olduğu gibi ilk yarı tamimiyle karakterin kökenine ve
yapılandırılmasına harcanıyor. Diyeceksiniz ki bu nasıl bir eksi olabilir.

Evet çizgi roman uyarlaması olarak bakıldığında bu artık standart kabul edilebilecek bir formül fakat herkes comics evrenlerine aşina değil.
Mitolojik aksiyon-macera filmine geldim diye gelen birini düşünün koca ilk yarı geçmiş antrenman sahneleri ve sahil savaşı hariç hiç bir şey yok. Ha bence bu bir eksi değil ama bunun bazı insanlara mantıklı sebeplerle eksi gibi gelebileceğini biliyorum ve onlar adına eklemek istedim.

Filmin köken hikayesi olması sebebiyle etkilediği bir başka kondisyon ise şu idi. Wonder Woman daha acemi idi o sebeple onun o çizgi roman ve
animasyonlardan alıştığımız süper hareketlerini, uçmasını yeterince göremedik. Tabi bu biraz dönemin şartları sebebi ile de böyle, yani Wonder Woman
1910’lu yılların sıradan teçhizatlarına sahip alman piyadelerini dövüyor sonuçta. Onun için çok kolay bir iş olduğundan bir zorlanma bir meydan okuma olmadığındanbir Black Widow dövüşündeki tadı alamıyorsunuz elbette. Bunlar aslında filmin yapısı gereği mecburiyet olan şeyler bu sebeple tamamen eksi denilemez ama ne derseniz deyin iş göz ve seyir zevkine geldi mi bunlar acı birer eksiye dönüşüyordu.

Köken hikayesi olması haricinde ki eksiler nelerdi peki ?

Etrafta bir CGI ve slow-mo (ağır çekim) eleştrisi furyası dönüyor. Öyleki filme gitmeyen birinden bile ” abi film ağırmış biliyor musun” diye laf duydum. Yani yuh ! Hayır film son yarım saate kadar (ki o da finaldir durgunluğa girmesi normal) çokta güzel akıyor. Tabi benim akıyor demem tek başına yeterli bir kanıt ya da iddia değildir. Şöyle anlatayım o vakit sayın takipçiler ve de okurlar,

Senaryo hep bir sonraki olabilecek olaya önceden atıf yaptığı için başarılığı bir sürekliliği var;

Çocuk iken, onun isteği ve teyzesinin tavırları sizi bu ikisinden yeni bir şeyler görmeye itiyor. Bunu görünce de bu birlikteliğin Hippolita’da uyandıracağı tepkiyi size önceden haber etmiş oluyor, onu görüyorsunuz. Hippolita‘nın tepkisi ve Diana’nın eğitimi hakkında ettiği sözler sizin Diana’nın çok sıkı bir eğitimden geçeceği sözünü veriyor sonra bunu görüyorsunuz.

Eğitiminin geldiği son noktada artık kontrol edemediği ve diğer amazonlarda olmayan bazı güçler söz konusu,  e haliyle bu sizi başka sorulara itiyor o sıra araya kaos giriyor. Savaş amazon kıyılarına geliyor. Burada bir kaç kilit nokta birden sağlanıyor. İlki Antiope ölmeden önce söylemeye çalıştıkları filmin finaline bir ön gösterim idi adeta. İkincisi Annesinin sürekli ondan gerçek kimliğini saklaması ve Ares’ten çekinmesi filmin finali açısında filmin ta başı denebilecek bir yerde zemin hazırlıyor. Üçüncüsü erkekler ile tanışıp sonunda karakter değişim eğrisi diyebileceğimiz olaylar zincirini başlatıyor.

Ve bu böyle gidiyor, bir olay diğerine öngösterimlik yapıyor ve finaldeki twist çok güzel bu sayede yediriliyor.

Bazı eleştri ortamlarında “film akmıyor” ya da “film bizi finale hazırlamadı, aşırı bir tırmanış oldu” gibi alakasız eleştriler gördüm. Bu şahıslar ya eleştirmek için yer arıyorlar ya da dikkatli izlememişler. Filmin başından sonuna kadar seni final boss için hazırlıyor. Ve film akıyor arkadaşlar, nasılını size anlatmaya gayret gösterdim, sizde fark edebilirsiniz.

Yani film akıyor, slow-motion ya da CGI kullanımının buna hiç bir kötü etkisi yok, var demek subjektifliktir. Zira tarihin en iyi filmlerinden Matrix CGI ve Slow-mo çorbası idi. Keza tarihin en iyi shooter oyunlarından Max Payne‘ de dahi rezalet grafikler ve slow-mo bolluğundan geçilmiyordu. Slow-motion bir tekniktir eleştirilemez ancak ve ancak o teknik gerekli miydi ? değil miydi ? olması iyi mi olmuş ? kötü mü olmuş ? Bunları tartışabiliriz.

“Abi film slow-mo dolu boşverin” diye yorum olmaz bu sitemdir. Ben rahatsız olmadım. Bir filmi eleştirmek için önce filmin ne yapmaya çalıştığını anlamak ve yaptıkları şeyin bu amaca hizmet edip edemediğini görmek gerek.

Bu film sıkıcı, tek düze ve birbirini yiyen, dünyanın dertlerini, açlığı,susuzluğu, sefaleti, savaşları bir kenara bırakmış kendileri ile didişen süper kahraman
filmlerinden sonra ilk defa tamamen kahramansal (heroic) ve tamamen ilham verici, böyle filmden sonra pempe gözlük siparişi vermenizi sağlamaya yönelik bir film. Bu film aydınlık ve parlak.
Ve biraz vatanperver bir film yani işte almanlara karşı ingilizler (filmdeki iyi adamlarımız) ve Ares’e karşı insanlık ve amazonlar için dönen bir savaş var. Nitekim Kaptan Amerika’daki kadar milliyetçi bir biçimde olmasa da vatanperverimsi bir film.

Haliyle slow-motionlar bu ilham vericiğili, bu vatanperverliği, bu kahramanlığı, yiğitliği abartmak, yüceltmek ve de filmin içinden çizgi roman kareleri yakalamak adına kullanılmış idi. Yani amacı anlayınca neden yapıldığı o kadar batmaz oluyor. Örnek olarak benzer yiğitlik ve kahramanlık ögelerine sahip üstüne üstlük çok daha vatanperver filmler olan Mel Gibson’ın oynadığı (birini de yönettiği) Braveheart ve Patriot filmlerine bakabilir ya da izleyenler olarak hatırlayabilirsiniz.

Filmde uçup kaçabilen, mermilerden hızlı hareket edebilen bir tane bile karakter olmamasına rağmen vurgu açısında slow-motion sıklıkla iki filmde de kullanılmıştı. Ama bu Cesur Yürek’in 6 Oscar almasına ve tarihin en iyi filmlerinden biri olarak anılmasına engel olmadı.

Neden ?
Çünkü teknik amaca uygun kullanılmıştı.

Amaca uygun kullanılmayan ya da amacını karşılamayan bir şeye örnek istiyorsanız size hemen Suicide Squad filminde ki dans eden kötü kadın sahnelerini
hatırlatabilirim. Neden öyle olduğu belirsiz yani, amaçsızca saçma ve abes.

Wonder Woman filmindeki ağır çekimlere o gözle bakabilir misiniz ? Hiç sanmıyorum o zaman bu eleştrinin yersizliğini ortaya serdiğimize inanıyorum.

CGI a gelince; evet, Wonder Woman gibi DC Comics evreninin en iyi dövüşçülerinden biri için çok daha harika canlı çekim dövüş koreografileri görmek
gerçekten ideal olanı idi fakat filmin yarısı CGI falan gibi laflarda gerçekten abartı. CGI kullanım miktarına dair eleştirileri yersiz bulmak ile beraber CGI tercihine dair eleştirilere katıldığımı belirtiyorum.

Diğer bir eleştiri konusu ise filmin final dövüşü ve orada yaşananlar idi. Kesinlikle katılıyorum yani çöp diyemem ama filmin geneli ile kıyaslandığında son yarım saat seyirciye zorla dayatılmış bir eşantiyon gibiydi yani film yarım saat önce bitmiş de bu böyle bonus sahne gibi. Yani aranızda shonen manga okuyan varsa bilir orada baş karakterin sevdiğine zarar gelir ve baş karakter yeni güç alır ve düşmanı keser ya ? Hah işte aynen o olmuş.
Biliyorsunuz shonen ler 12-18 yaş aralığı erkek çocuklara yönelik çalışmalardır. Ve baş karakterler 12-20 yaş aralığında olurlar genelde. E şimdi siz Wonder Woman gibi baş karakterinin olgun ve entellektüel bir kadın olduğu, düşmanının da varoluştan beri ortalarda gezinen kendine ait felsefesi olan bir tanrı olduğu filme böyle bir klişeyi sokarsanız tabi ki de herkes son ile dalga geçer ya da laf sokar.

Ares‘in teklifi, Diana’nın yanıtı vs tüm bunlar ok birazda olsa filmin azda olsa barındırdığı ideolojik ve felsefi tonu besleyen şeylerdi fakat sonrası !! Ciddi anlamda kötü idi. Ama nedense bu kötü final yapma huyu sanırım bu türün bir hastalığı oldu Winter Soldier ve Doctor Strange hariç iyi bir final (ki bunlar bile süper finaller değildi ama iyi idi) görmedik diyebilirim kendi adıma.

Wonder Woman’ın siper sahnesi tüyleri diken diken eden epey ilham ve gaz veren sahne ve bence başarılı. Bir film sahnesi olarak az önce bahsettiğimiz “amacına hizmet etme” kriterini %100 karşılıyor ve bu açıdan başarılı, fakat biliyorsunuz ki Wonder Woman bir film karakteri değil 80 yıla yakın tarihi olan bir kültür ikonu ve bir çizgi roman karakteri ve en süper süper kahramanlardan biri. Wonder Woman (çizgi roman verilerine ve karakterin genel özelliklerine göre) Quicksilver gibi hareket edebilir o sebeple. Kalkanı ile mermi tanklaması karakterin becerileri açısından kötü bir sahne, bakın tekrar diyorum gaz verici bir savaş filmi sahnesi olarak mükemmel bence karakteri ideolojik olarak en iyi tanımlayan sahnelerden biri fakat karakterin becerileri adına en kötü sahnelerden biri. Basit bir keskin nişancı için koca antik kilişenin çatısını uçuran kadının, koca cephe dolusu asker için çok daha azıyla kalması abes. Gerçi o kilisenin haç işaretine sahip çatısını yok edip onu sinagog benzeri bir yapıya çevirmek ve yukarıdan aşağıdaki insanlara bakmak Wonder Woman karakteri ile alakalı değil ama Yahudi olan Gal Gadot ve Warner Bros için çok anlam ifade eden bir sahne idi. Gözümden kaçmadı !

İşte başta dediğimiz gibi Wonder Woman’ın kökenini anlatan bir film olduğu ve Wonder Woman film kökeni birinci dünya savaşı olduğundan ister istemez, rakibinden çok güçlü olan ama bunu göstermeyen bir karakterimiz var.

BvS filminde Doomsday karşısında yaptıklarını göze alarak benzer bir Wonder Woman aksiyonu bekleyenler sanırım hafif bir hayal kırıklığı yaşadılar. Fakat buna rağmen film vasatın üstü başarı sağlamış bir aksiyon filmi denilebilir hala çok zevk alarak izlenebilecek kısımları vardı tıpkı üsse dalıp patır patır alman askerlerini indirdiği kısım ve de sahilde ki savaş kısmı çok güzeldi. Onun haricinde final dövüşü ve cephe savaşı aksiyon olarak zayıftı. Fakat Duygular ve karakterin ideolojisi açısından tüm dövüşlerin ardında ki fikir ve motive edici etmenler çok iyi verilmişti.

Aksiyonun mecburiyetten filmin içinde bulunduğu romantik bir ideoloji filmi olarak çok iyi fakat Romantik ideolojilerin içinde motif olarak bulunduğu bir aksiyon
filmi olarak vasat olarak değerlendirilebilecek bir film. Umarım bu dediğim anlaşılır 😀

Karakterlere gelecek olursak, filmin final kısmı öncesi başarı ile yedirilen twist için bir kurban vermesi gerekmiş filmin. O twistin bu kadar başarılı olabilmesi için Doctor Maru (Poison) ve Ludendorf çok figür aşamasında, taslak aşamasında kalmış tek boyutlu karakterler olmuşlar. Tamamen tek boyutlu tamamen siyah, hiç bir ikinci boyuta ya da gri tonlara yer bırakılmamış ama dediğim gibi bunun bahanesi de sizi mutlak suretle bir yönde düşünmeye zorlamak için. Ki bu açıdan bence doğru karardır.

Nitekim film ile ilgili benim en büyük eleştrim hatta eleştriden çok sitemim diyeyim. Sitem diyorum çünkü yönetmenin finalde Wonder Woman’ın aldığı kararı ve aşkın gücünü vurgulamak adına tüm filmi gerekirse yok sayabilecek idealist bir yönetmen gördüm. İlk sahneden itibaren esas kötüye hazırlandık ve Steve Trevor‘ un Diana ile buluşmasından itibarende kendimizi aşkın gücü temasına hazırladık. Filmde bir çok politik ya da yer yer feminist yer yer buna rağmen seksist ya da ideolojik vurgular olsa da her zaman temelde giden iki ana fikir vardı.

Kadın ve Erkek arasında ki aşk, aşk ile sevgi ile dünyanın çok daha iyi olabileceği fikri.Diğeri ise kötü olan insanlar mıdır yoksa onlara günlük alışkanlıklarını, fikirlerini empoze edenler mi ?

Bunu güzel güzel işledin sırf bunu işlemek adına Ares, Steve ve Diana hariç tüm yan karakterleri tek boyut yaptın onları birer dekora çevirdin.
Final öncesi twist yendi, başarılı oldun ama o final ne öyle ? Çok göze soka soka, çok çiğ bir …. ya işte dediğim gibi shonen manga sayısı gibi..
Ya da bir çizgi film finali gibi. Sevgi tabi ki Ares’ e karşı verilebilecek tek ve en ideal cevaptı, lafı sevgiye getirmesine sinirlenen arkadaşlar var ama o arkadaşlar romantik mitoloji eseri izlediğinden bihaber. Fakat bu kadar savaş dolu, aksiyon dolu bir atmosfer de Sevgi cevabı anca bu kadar samimi gelebilir yani o çiğlik aslında iki karpuzu tek koltukta taşıma çabasından geliyor. Yani hem aksiyon filmi yapacaksın hem romantik feminen bir mitoloji hikayesi sergileyeceksin. Olmaz işte anca bu kadar olur.

Nitekim evet ben de şahsen her şeyin sevgiden ve hümanizmden, işte doğaya, kadına, insana saygı ve sevgiden geçtiğine inanan bir kimseyimdir.
Romantik çağda kalmış bir tipimdir. Ama ben bile bu filmdeki kadar aceleci ve bağıra bağıra bir sevgi mesajı veremezdim.Yani bu final için filmin tamamını ve çok kritik karakterleri risk ediyorsun ki bence doğru karar ama o zaman muhteşem bir finalin olmalıydı.

Bir de sondaki atlama ve uçma karışımı saçma sahne ? Ya Spider-Man ağ ile süzülür gider gökdelenler manzarası arasında,
Superman telefon kulübesinden çıkar uçar gider kamera zoom yapar göğsündeki S sembolüne tamam bunlarda olur. O neydi o ? Tehdit ne ? Nereye gidiyor ? Uçuryor mu ? Zıplıyor mu? Kızgın mı ? Mutlu mu ? Saçma bir poz saçma, abuk bir şekil.. Nitekim “final” ön eki ile hayal edebileceğiniz her şey ( misal; final mesaj, final dövüş, final poz) hepsi yavan.

Ha tüm bunları geçecek olursak bu film aynı zamanda bir tarihi film, bir dönem ve bir savaş filmi hatta Birinci Dünya Savaşı’nı konu alan nadir filmlerden bir de bu kısmını değerlendirmek lazım peki bu kısmı nasıldı ? Çizgi Romanlardaki almanlar hakkında güdülen genel politikaya ve de Amerika ve İngiltere gibi devletlerin her daim üstünlüğünü kabul edildiğini hesaba katarsak, maalesef film tutarlı. Tıpkı bir ana akım kapitalist amerikan çizgi romanında olabilecek şeyler oluyor. Fakat objektif biçimde gerçek tarihi olaylar ışığında incelersek film bariz yanlış bilgiler ve provokasyonlar ile dolu bir propaganda filmi diyebiliriz.

Almanlar her zamanki gibi kötü adamlar. Ares nedense bir onların kalplerine girmiş, 1. Dünya Savaşı’nın süprizi ve de yenilen devletler arasında başarı elde etmiş tek ülke Türkiye ve türkler almanların laboratuvar fareleri konumunda resmedilmiş. Dediğim gibi Comics alemine alışkın iseniz çok batmaz (gerçi comicslerde bu denli propaganda en son kore savaşı ya da soğuk savaş dönemlerinde yapıldı denilebilir) fakat bir dönem ve de savaş filmi olarak ele alınırsa elbette işin bu kısmında hiçte gerçekçi bir tutum sergilenmemiş, bangır bangır bir hollywood filmi olmuş. Tabi bunlar alışkın olduğumuz şeyler olduğundan bunu çok fazla eksi hanesi olarak adlandıramayacağım.

Müzikleri, görselleri ve de oyunculukları oldukça harika idi. Themyscira ve Londra arasındaki ton ve karakter farkını yaşatmada sinematografik olarak çok başarılı buldum. Akılda kalan sahneler ve müziklere sahip çok yönlü bir film idi. “Hadi böyle de bir film yapmış olalım” filmi değil, “uzun yıllar sonra yine kendinden bahsettirsin” filmi idi diyebilirim.

Chris Pine harika bir yardımcı oyuncu idi. Normalde bildiğimiz kahraman filmlerinde yardımcı kadın karakterin olduğu koltuğa bu sefer bir erkek oturtulmuştu ve bunu Chris Pine mükemmel bir şekilde yansıtıyordu. Ares karakteri için yapılan cast seçimini zerre beğenmesem de Savaş Tanrısını ingiliz asilzadesi olarak seçmek büyük bir politik mesaj idi en azından oradan kurtarıyor.

Ayrıca, marvel sinema evreninin mizahın kullanımı açısından ders alması gereken bir film, hiç bir karakteri aşağılamadan ya da hiç bir mühim anın içine etmeden, absürt olmadan nasıl samimi komedi yapılır nasıl güldürülür bu konuda harika bir film idi. DC’nin gülen yüzü resmen 😀


SONUÇ:

Nitekim köken hikayesi filmi olarak iyi bir film, DC‘ nin hafifçe de olsa belini doğrultması adına iyi bir film, Wonder Woman gibi hem erkek hem kadınlar tarafından çok sevilebilecek bir kahramanın kariyerinin başlangıcı olarak iyi bir film diyorum ben.

Ve Yönetmen’in o sonda ki patlama yapan kısmen çiğ kalan sevgi ve hümanizm mesajını da çok eleştiremiyorum aslında, zira dediğim gibi diğer tüm süper kahraman filmlerinde ( DCU ve MCU filmleri) o kadar eften püften sebepler ile kahramanlar bir avuç ergen gibi birbiri ile uğraşıyordu ki bu işin özünü bu işinneden yapıldığını unutmuştuk ama o siperden çıkma sahnesi, finalde aldığı karar, ve en son sevgi üzerine konuşmaları ya da savaştan etkilenen kadınlar ile konuşmaları vs vs. Hepsini topladığınızda aslında mesajın bu kadar çiğ olmasının sebebinin türün diğer filmlerine olan tepkiden geldiğini görebiliyorsunuz.
Ve yönetmenlik işi olarak başırısızlık olarak değerlendirsem de, süper kahraman filmi olarak bu hamlesini destekliyorum. Uzun zaman sonra ilk defa
(hadi belki birde Winter Soldier) hariç ilk defa gerçek anlamda bir “kahramanlık” öyküsü izledim.

Genel Puanım: 74-76/100
Çizgi Roman Filmleri Arasında Puanım: 82-83
DC Sinema Evreni Filmleri Arasında : 88

Ayrıca, sıkça sorulan, DCU’nun en iyi filmi mi ? Sorusuna da şöyle cevap vereyim , bildiğiniz gibi sinema yönetmen (tamamen ve her zaman olmasa da) tiyatro oyunculuk sanatı diye geçer. Bu bağlamda bu filme çok iyi demek aynı zamanda bu filmde çok iyi bir yönetmenlik var demek olur. Peki bunu diyebilir miyim ? Hayır ! Ha bence Patty Jenkins beklentilerin üstünde bir iş çıkarıyor onu baştan belirteyim yani BvS ve Suicide Squad gibi iki rezalet filmden sonra kadın tek elden DC Sinema Evrenini kalkındıracak şıklıkta bir film çekmiş fakat yine de daha iyisi olabilirdi diyoruz.

Peki iyi yönetmenlikten diğer DCU filmleri için bahsedebilir miyim ? Hayır !

Wonder Woman en azından başı, sonu, karakterleri ve karakterlerin ardında ki motivasyonları nevi belli, çok renkli, çok sesli ve de nispeten özgün bir yapım. Snyder ya da Aaron‘ın daha kariyerli yönetmen olmaları BvS ya da Suicide Squad filmlerini kurtaramıyor maalesef. Wonder Woman hem DCU hem de MCU filmleri arasında şimdilik en iyisi ya da en iyilerden birisi diyebilirim.


Umarım Beğenmişsinizdir. Başka incelemelerde yine buluşmak üzere hoşcakalın.

Derleyen & Yazan : Utkan Aktaş

Tüm Hakları Saklıdır www.kahramanbaykus.com


Utkan Aktaş Yazar:

2 Temmuz 1987 doğumlu olan Utkan genç görünümlü bir ihtiyar olarak iki üniversitede bulamadığı aidiyet ve de yaratıcılık hissini dans, yazarlık, kurgu gibi pek çok diğer sanatsal uğraşıda buldu. Şimdilerde ise Kahraman Baykuş olgusunun kurucularından ve de yazarlarından biri olmaktan son derece memnun bir adam olarak tanınmakta ...

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir