The Gigantic Beard That Was Evil Mercek Altında

-The Gigantic Beard That Was Evil Çizgi Roman İncelemesi & Kritiği-

Eserin Künyesi:

Adı: The Gigantic Beard That Was Evil
Cilt Sayısı: 1
Bölüm sayısı: 3+1
Toplam : 211 sayfa
Yazar & Çizer: Stephen Collins
Yayımcı Şirket: Picador (Türkçe çevirisi yok varsa belirtiniz.)
Tür: Fantastik, Sürrealizm, Gizem, Grafik Roman, Psikoloji
Yayımlanma Tarihi: Ekim 2014


 

Stephen Collins adlı ingiliz bir illüstratörün 2013 yılında elinden çıkan bağımsız bir yapımla karşınızdayım. Pek çok ödüle aday gösterilen ve pek çok da ödül alan bu grafik romanın çizeri ve yazarı Stephen Collins aslında çok tecrübeli ya da tanınan bir isim değil The Guardian gazetesinin(ve web sayfasının) comic kupürlerinden bazılarını hazırlayan,  grafik roman yazarı ya da çizerinden ziyade illüstratör diyebileceğimiz birisi. Ancak bu eseriyle materyalize olmuş modernist ve emperyalist toplumunun iç sıkıntılarını, ve insanların bastırmaya çabaladığı kişisel özgünlükleri ve arzularının sistem ile nasıl çatıştığını ve sanatın baskıdan kurtuluş yolu, şifreli bir biçimde dışa vuruş yolu olduğunu bize anlatan son derece sade, sürreal ancak bir yandan inandırıcı ve empatik bir eser. Klasik bir kara kalem yani siyah-beyaz çizim çalışması olduğunu da ekleyelim.

Bundan sonrası spoiler içerecektir. Şimdiden belirteyim. Kısaca fikrim, herkesin okuması yönündedir ancak dana analitik inceleme için devam edebilirsiniz.


Açıkçası serinin sürreal vede diyalogdan çok panelleme ve illüstrasyon üzerine dayalı yapısı gereği hakkında çok fazla konuşabileceğim bir şey yok. Gerçekten çizimleri okuyup, hikayeyi özümseyip kendi çıkarımınızı yapmanız gereken bir iş.

Baş karakterimiz Dave bir ada kendi olan “Here” (Burası) adlı yerde yaşar ve bu yörenin en büyük özelliği her şeyin son derece düzenli, monoton, standartlatları net olarak belirlenmiş ve etnik, ekonomik, ideolojik ayrılıkların olmadığı (en azından indirgendiği denilebilir). Tamamen iş verimi üzerine kurulu heyecan, coşku ve yaratıcılıktan uzak bir toplumdur.

Ancak denizlerin ötesinde ise “There” (Orası) diye bir yer vardır. Orası lanetlidir, ora ile ilgili bilinen tek şey ise çocuklara büyürken anlatılan öcü hikayeleridir. En bilineni ise bir balıkçının oraya yakalandığı ve o balıkçı There’e girdikten sonra başına neler geldiğini yazar harika ve sade biçimde anlatıyor. Önce paneli atayım.

Şimdi türkçe (elimden geldiği kadar) içeriği sizlerle paylaşmak istiyorum;

Söylediklerine göre orası balıkçının düzenliliğini çekip almış.

Tüm sınırlarını bütün olarak yutmuş.

Sağ tarafını ile sol tarafını,

İçindekiler ile Dışındakilerini,

Öncelerini şimdileri ile şimdilerini de sonraları ile harmanlamış.

Taki bir hiç olana dek.

Ardından herkes şöyle şeyler demiş;

” Zaten ne umuyordu ki ?”

” Orası’ndan hiç bir hikaye çıkmaz.”

” Tüm bu düzenliliğin ebediyetinin ötesinde düzgün bir son yoktur.”

Aslında hikayeyi burada bitiriyor yazar ancak bunu ancak eserin tamamını okuduğunuzda anlıyorsunuz bu da eserin sadelik içerisinde sunduğu bu çok katmanlılığın ayrı bir lezzeti denilebilir. Açıkçası “There” yani “Orası” denen yer pek çok şeye allegori oluyor. Ahiret, Ütopya, Sonsuz Hiçlik ?! Ancak ne olursa olsun bir en çok kullanılan kelime “tidy” (tertip) ve “tidiness” (düzenlilik) ve “Orası” denen yerin Balıkçı’ya yaptığı ilk şey bu düzenliliği çekip almak ve sınırlarını yutmak arından ayrı objeler ve kavramlar olarak yorumladığımız ancak esasen hepsi bizim ve etrafımızın parçası olan şeyleri sonunda bizim için alıp bir yapıyor. Yazar, dediğim gibi etkileyici bir yazardan çok bir illüstratör o yüzden kelime seçimleri basit ve edebiyatı biraz kısıtlı. Birliktelik için kullanılan “mixed” sözcüğü biraz zayıf kalmış ( o yüzden ben çevirirken harmanlamak olarak çevirdim arkadaşlar).

Yine basit sözleri ve çok hoş panelleri ile bize Burası (Here) denen yerin insanların kendi yarattığı rutinlerin, barikatların ve sıkıcılığı doğuran averaj verim mükemmelliyetçiliğinin yuvası iken Orası (There) tamaen uzak ve tamamen bilinmez, yoruma açık. Bir hayal de olabilir, bir kabus da ancak her şekilde bizim kendi oluşturduğumuz kalıpları yok saydığı kesin.

Tüm bu düzenin gerdiği, şekillendirdiği, kalıplaştırdığı bu toplumda tıpkı yüzeyin altında sıkışan lavanın çıkmak için bir yer bulup sonunda bir volkandan dışarı atılması gibi, There’in karmaşıklığının bir kısmı bir şekilde Dave adlı baş karaterimizin yüzündeki bir kıldan gözeneğinden püskürecektir ve hikayeye adını veren “Gigantic Evil Beard” (Devasa Şeytani Sakal) tam da burada hikayeye girer ve bu anomali sayesinde, insanlar bireyselliği, sanat altında bir araya gelmeyi ve korkusuzluğu tadarlar. Ancak yazar ilham kaynaklarının ve düşüncelerin bile isteyerek ya da istemeyerek satılabilecek ürünlere dönüşebileceğini Sakal Vakası Müzesi (son cillteki tasvir) ile güzel gösteriyor. Nitekim emperyalizm her şeyden beslenebilir, kendi kaosundan bile ancak bu tamamen bir köle olmamızı ve koltuklarımıza çakılı kalmamızı gerektirmez.

İyisiyle, kötüsüyle, düzeni ve düzensizliği ile dengeye, bütünleşmeye vede bir olmaya olan açlığı bir anomalinin yarattığı dehşet ve kriz üzerinden işlemesi ve bu krizi de alegorik olarak hiçliğe, ütopyaya, hayatın sonrasına bağlaması da inceden de olsa mitolojik bir hava da katıyor.

Eserinin yazılımı böyle peki ya donanımı ? Yani paneller ve mekanik kalıplar ? Açıkçası bu konuda da klasik ancak etkili serbest ve hareketli, film şeridimsi bir yol izlenmiş fakat anlatacağı olguya göre bunu farklı kalıplara sokabiliyor ya da tamamen bozup baştan yapabiliyor. Hem anarşist hem de sade bir tutum gibi hissettirdi bana. Okuması keyifli. Ayrıca çizgi romanları dijital olarak okumayı çok sevmem (mecburen okusak da) fakat bu eser geniş sayfaları ve temiz panelleri sayesinde tek tek ilerlerken bile akıcı idi.

Eser tasarımsal olarak başarısını edebi olarak da desteklese ve hikayeye bir iki karakter daha katabilse kesinlikle okuduğum Top 20-25 grafik romandan biri olabilme potansiyeline sahip olurdu diye düşünüyorum ancak bu haliyle bile bence standartların üstünde, temiz, net ve sürreal olmasına rağmen bağ kurması kolay, güzel bir iş olduğunu düşünüyorum.

Karakterler ve İlişkileri: 74/100
Derinlik & İşçilik: 78/100
Çizim & Tasvir: 87/100
Türünün Gereklilikleri: 75/00
Hikaye & Evren Dizaynı: 83/100
Özgünlük ya da Etki Gücü: 75/100
Zamanlama & Ritim: 81/100
Genel Ortalama Puan: 79 /100

Dipnot: Hikayede karakterimiz Dave’in bir nebze olsun düzen dışı, coşku ve duygu barındıran özelliği cam kenarına geçip gördüklerini kişileri çizmesi (yani üretiyor) ve bunu yaparken bir yandan seksenlerin ünlü grubu The Bangles’In “Eternal Flame” adlı hitini dinlemek o yüzden özellikle 3. cildi okurken o şarkıyı açmanızı tavsiye ederim.



Tüm Hakları www.kahramanbaykus.com ve hazırlayan yazara aittir. Site ve yazar adı belirtilmeden ya da orijinal sayfanın linki verilmeden içeriği paylaşanlara hukuki yaptırım uygulanacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Utkan Aktaş Yazar:

2 Temmuz 1987 doğumlu olan Utkan genç görünümlü bir ihtiyar olarak iki üniversitede bulamadığı aidiyet ve de yaratıcılık hissini dans, yazarlık, kurgu gibi pek çok diğer sanatsal uğraşıda buldu. Şimdilerde ise Kahraman Baykuş olgusunun kurucularından ve de yazarlarından biri olmaktan son derece memnun bir adam olarak tanınmakta ...

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir