-Suicide Squad Filmi – Spoiler İçeren İnceleme-
Evet aslında filmin çıktığı sıralarda önceki web sitemiz için hazırlayıp yazdığım ancak Kahraman Baykuş‘ u kurunca tarihi geçen ve gündemini yitiren Suicide Squad incelemesini şimdi sizlerle yeniden paylaşmaya karar verdim maksat ; hem marvel-dc arası objektifliğimizi değerlendirmenize yardımcı olması için hemde arşiv eksik gedik kalmasın. İlk hazırladığım da filme ortalama gözüyle bakıyordum fakat sonradan bakınca leş olduğunu anlayabiliyorsunuz cidden. O yüzden eski yazıyı reforme ettim.
Hemen söyleyeyim, film kötü, ha standart bir team-up Marvel filmi kadar iyi sayılır ama genel geçer standartlar da cidden kötü.Ha yeni bir şey görmek, biraz aksiyona tanık olmak için sinemada izlenebilecek bir filmdi ancak şart da değil bir film idi. Yani öyle ki ilk izlememden sonra sadece bir kez daha izledim o derece cazibesi düşük. Bir sürü zır deli ve azılı suçlunun şantaj zoruyla iyilik adına çalışmalarını anlatan bir filmden çok ebedi, çok kült bir şey beklemek abes fakat bu kadar leş ve düz bir iş çıkarmanın da gereği yokmuş dedirtiyor insana.
Şimdi başlayalım. Fakat inceleme spoiler dolu olacaktır şimdiden söyliyeyim.
Filmin artıları, eksileri ve sonuç şeklinde gideceğiz.
-Filmin Artıları-
1- Detaylı Karakter Tanıtımları
Evet bazıları bunu negatif almış. Yani filmin ilk yarısı sadece sizi olacak olan büyük çatışmaya hazırlıyor ve geniş çapta bir etkinlik olmuyor diyebiliriz. Fakat ben bunu olumlu bir karar olduğu kanısındayım, zira Suicide Squad karakterleri bir Iron Man, Superman, Batman, Spider-Man gibi çok bilinen tanınan ve de kökenleri ile becerileri ezbere bilinen karakterler değiller. Bu sebeple, bu karakterler için bir arka plan dokusu oluşturmaları hemde bu kadar kalabalık bir ekip için bu kadar çabuk yapmaları çok iyi.
Deadpool filmi bundan daha az aksiyon, daha çok köken hikayesi içeren bir filmdi ve orada tek karakter vardı. Ona rağmen filmi herkes övdü, bu filmi ise yerdi. Artık bu rotten tomatoes sitesine güvenim kalmadı gibi.
Birde bir kaç karakter hariç hemen hemen her karakterin bir “karakter eğrisi” (character arc) var. Yani karakterler başta aldığımız mental kondisyonlarından farklı bir yerde bitiriyorlar filmi. Buda bir merak unsuru, bir serüven hissi oluşturuyor. Elbette bolca hollywood klişesi var fakat hepsi de oldukça berbat.
Ekibin kaynaşma ve bir takım ruhu oluşturma sürecide idare eder bir süreç idi. Önce Deadshot, ön cephede herkes için direndi, sonra El Diablo başka cephede yeminini bozdu. Akabinde Harley kaçabilecek iken geri döndü. Sonra aynı şeyi Captain Boomerang‘da yaptı. Katana sürekli şüpheli yaklaştığı suçlulara yakınlaştı, sonra Albay Rick Flag özelini ekibe açtı, ekibin bar sahnesi ve kısa rehabilitasyon anı vs vs . Yani katman katman ekip açıldı, birbirine bağlandı bu durum filmin kalanına nazaran güzel bir tempo ve sıralama ile sunulmuştu bence.
Nitekim, ben filmin seni olaylara ve karakterlere hazırlayış biçimini sevdim diyebilirim. Yani alınan karar doğru sıkıntı ise bunu yaparken ki görüntü ve oyunculuk.
2- Mizah Dengesi:
Filmin mizahı fena değildi, atmosfer yine DC filmlerine has bir şekilde koyu tonlarda idi. Fakat buna rağmen kalbur üstü bir mizaha sahipti, zaten karakterler bunu sağlamaya çok müsait karakterler olduğundan genel anlamda da göze batan, zorlama bir şaka diyalogları yoktu.
Özellikle Margot Robbie‘nin oynadığı Harley önderliğinde gerçekten de nispeten başarılı ve basit, dozajında bir mizah kullanımı vardı. Bu açıdan filmi bi bakıma eğlenceli buldum. Çizgi Romanlarda da zaten Suicide Squad için “mizah” ve “eğlence” yabancı tanımlar değiller. Tabi zorlama yerler olması ya da akılda kalıcı mizahi replik eksiği olan bir film fakat dediğimiz gibi dengeli olması da bir o kadar önemli diye düşündük.
3- Karakter / Oyuncu Uyumları:
Jared Leto ve Will Smith hariç, herkes karakterini cidden ortaya koymuş idi. O kişileri izlerken aktör ve aktrisleri değil karakterleri izlediğiniz hissini gayet basit ve akıcı biçimde veriyorlardı. Harley Quinn, Amanda Waller, Rick Flag, Killer Croc, Captain Boomerang, El Diablo, Katana, Enchantress(bazı pürüzler ile beraber.) hepsi de rolünü kotarıyordu. Fakat Cara Delevingne aşırıya kaçmıştı buda büyük ihtimalle yönetmenin kekoluğu ve kızın üstüne sonradan giydirilen cgı eklemelerdeki başarısızlık ile alakalı idi. Sen niye dans ediyorsun abla diye kanser olduk izlerken.
Katana, Harley, ve Amanda Waller favorilerim idi açıkcası. Film öncesi Margot Robbie seçimini genelde eleştiriyordum. Çünkü Margot o kadar güzel ve karizmatik bir kadın ki, bu muntazamlığı rolün önüne geçecek, Harley’ i denklem dışına çıkaracak diye şüpheleniyordum. Hiçte öyle olmadı gerçekten de dozajı kaçırılmadan, karakteri sevdirmeyi başararak aynı zamanda karakterin standart dışılığı da iyi verilmişti. Hem güzeldi, hem çılgın.
4- Müzikler:
“Ya belli standartın üzerindeki her filmde illaki müzik önemli rol oynar. Bu ekstradan yazılmaz bile.” diyebilirsiniz. Fakat, ben filmin doğru müzikleri, doğru sahnelerde kullandıklarına inanıyorum. Öyleki bu konuda “Guardians of The Galaxy” filmini (ki o filmde tam atmosferine uygun müzikler seçme konusunda iyi idi.) geride bırakıyor.
Hit şarkılar, güzel yeni besteler resmen film içinde harmanlaşmışlar. Ha gördüğüm en iyi soundtrack koleksiyonuna mı sahip ? Kesinlikle hayır ancak , hikaye ve aksiyonda ki eksiklikleri kapatan düzgün toparlanmış bir ost seti var diyebiliriz.
5- Göndermeler:
Bu kısımda bir artı sayılmaz ama en azından boş geçilmemiş olduğunu görmek iyi idi.
Filmde çizgi-roman ve diğer filmlere pek çok gönderme vardı. Deadshot’un bir mağazada baba-kız figüründeki cansız mankenlere bakarken arkadaki kocaman Comedian‘e ait smiley rozeti dikkatimizi çekti. Zİra, Captain Boomerang’in Slipknot‘u kandırması da çizgi romanlarda daha önce olmuş bir şey.
Bu ve benzeri pek çok gönderme ve bir bakıma ürün yerleştirme mevcuttu.
-Filmin Eksileri-
1- JOKER
Öncelikle şunu söylemeliyim, diğer hiçbir Joker karakterine benzemeyecek sözünü sonuna kadar tutmuşlar, çok cesur ve rastlanmadık bir Joker vardı. Keza dublaj izlediğim için Jared Leto‘nun oyunculuğu ile ilgili de bir şey diyemeyeceğim. Kendisinden ne istendiyse bunu çok iyi yaptığı belli.
Benim sorunum ondan istenen yani Joker için yaratılan doku.
Joker, çizgi romanlarda pek çok kimlik bunalımı yaşadı. Seri katil oldu, anlamsız sosyopat oldu, anti-kahraman oldu, palyaço oldu, gangster/mafya lordu oldu. Ya da zaman zaman bunların karışımları da oldu.
Burada gangster bir Joker var. Sadık bir ekibi, sağ kol adamı, mekanı(kendi gece kulübü), kendi hatunu ve kendi kuralları var. Joker ile Harley bize Gotham Şehri yeraltı dünyasının kral ve kraliçesi olarak sunuldu. Bu Joker’e uyar mı ? Uydurulabilir yani gangsterlik yapmadı değil hani. Fakat bu kadar plan, program ve de başkalarına güven duymayı gerektirecek iş kolundaki bir Joker’i daha zeki, sinsi ve konuşkan olmasını beklerdim. Leto’nun Joker’i ise “gel bebeğim, git bebeğim” tarzı emir kipli sokak ağzından öteye gitmeyen konuşmalara sahipti. Geriye kalan ise tamamen yeni olan tembel Joker kahkahası ve inleme sesleri idi.
Yani gangster olmuş biri için fazla “spastik” bakın deli ya da çılgın değil “spastik” diyorum. Yani kaslarını kontrol edemeyen hastalar gibi görünüyordu. Tahminim bu Jared Leto’dan ziyade senaryo ve yönetmen ile ilgili Leto kendisinden isteneni veriyordu. Koftiden de olsa onu izlerken Leto’yu değil bir Joker versiyonu izlediğiniz hissini size veriyordu fakat maalesef o Joker versiyonu çok zorlama.
“Diğer hiçbir Joker türevine benzemesin !” iddiası onları en sonunda “hiçte Joker’e benzemeyen biri” konumuna getirmiş. Halbuki Joker klişesi olmuş şakalar, icatlar ve kahkaha olduğu gibi kalabilirdi bu kadar kült bir karakter üzerinde de bu kadar özgünlük kasmanın bir anlamı yokmuş.
Joker ile alakalı ama onun suçu olmayan bir sorunda, Joker için yazılan senaryo kısmı idi. Yani ne çizgi roman ne de sinema tarihine iz bırakabilecek bir repliği yok , bir anı/sahnesi yok, bir punchline yani patlayıcı konuşma sonu da yok. Harley için hapishane basan ona çok güçlü hisler besleyen, onunla sevişen, kendine bir iş kolu kuran bir Joker var bu sebeple çok daha mantıklı, radikal ve zeki birini bekliyorsunuz. Elbette yine çılgın olmasını beklersiniz ama en azından daha az tepkisel ve içgüdüsel birini beklersiniz. Bu Joker ise bildiğin spastik. Sahip olduğu her şeye rastgele sahip olmuş havası veriyordu. O yüzden filmde hiç bir imzası yok. Maalesef öyle bir senaryoda yazılmamış karaktere, Harley’e yazılan şakaların ya da rol oyunculuğunun 20 de 1 i Jared Leto’ya düşmemiş yani buda hali hazırda ayakları sağlam basmayan karakteri iyice olaylardan kopuk ve etkisiz yapmış.
Eğer Joker karakteri çıksa, yerine Black Mask konsa ya da Two-Face konsa değişen hiç bir şey olmazmış. Çünkü Joker’in filmde bir izi yok. Zira göründüğü anların toplamı 15-20- dakika ya eder ya etmez zaten. O sebeple bu filme Joker filmi diye gitmeyin bu Suicide Squad filmi.
2- Aksiyon & Efektler :
Bu tamamıyla bir eksi değil aslında ama dolu dolu bir artı da olmamış dediğiniz bir alan.
Film paçalarından aksiyon taşan bir film değil ya da aksiyonu çok başarılı denilecek bir film hiç değil. Fakat seni ikna edecek dozajda idi. Ayrıca aksiyon sahnelerinin bazılarında hiç fragmana vermeyip seyirciyi şaşırttıkları anlar da epey çoktu ki bu iyi bir şey. Çünkü Batman V Superman filminde bu süpriz elementinden hiç faydalanılamamıştı. El Diablo’nun dönüşümü ve sonrasında olanlar, Enchantress’in kardeşi vs vs gibi.
Yakın dövüş açısından final dövüşü hariç doyurucu bir şey yoktu. Ki final dövüşü bile karman çorman ne olduğu belirsiz bir şey idi bu açıdan biraz sınıfta kalmışlar. Hala DC Films‘in daha iyi bir stunt ve koreografi ekibi bulması gerektiğini düşünüyorum. Yani Winter Soldier filmindeki o “dişe diş” aksiyonu bulamıyorsunuz. Fakat burada da sarsak, süpriz elementi olan, kalabalık bir tarz yakalanmıştı. Bu açıdan Avengers filmlerine denk tutulabilir sanırım.
Efektlere gelince bunun hem iyi yanları hem kötü yanları vardı. Ses ve görüntü efektleri yer yer çok iyi olsa da yer yer cgı cidden belli belirsiz ve kofti sahneler yaratıyordu. Hemde gözle seçilir rahatlıkta idi. Onun haricindeidare eden bir iş çıkarılmış idi. (X-Men: Age of Apocalypse’den falan çok çok daha iyi idi cgı konusunda).
2- Will Smith
Tüm Suicide Squad ekibini izlerken, “bu Killer Croc, bu Captain Boomerang, bu Harley Quinn, bu Katana” diyorsunuz. Ama sahne Deadshot’a gelince “Hey bu Will Smith değil mi ? ” oluyorsunuz. Karakteri kaybetmiş, yok etmiş. Bad Boys filmindeki polis rolüyle, I’m Legend filminde ki askeri karıştırın alın size Deadshot.
Karaktere girmeye hiç çabalamamış bile, her hangi bir aksiyon filminde ki her hangi bir Will Smith. Klişe göz ve ağız mimikleri, klişe esprileri ve lafları vs. Yani Deadshot gibi horozlanmak ve gerekirse herkese atar yapmaktan geri kalmayan fakat önemli ahlaki sınırlara bağlı olan o karmaşık katil gitmiş yerine mahallede ki yaramaz çocuklara abilik yapan Will Smith gelmiş.
Kesinlike kötü idi. Deadshot’ ı göremedim, izleyemedim, hissedemedim.
3- Sebepsiz Yere Oluveren Olaylar
Karakterleri tanıtma ve ekip haline getirme konusunda çok detaycı davranan yönetmen bu konuda ise batırmış. Joker, Harley’e işkence ediyor ardında ki motivasyon belirsiz (ama aynı Harley için sonra dünyanın en güvenlikli hapishanesini basıyor) . Enchantress dans edip duruyor (CGI ile o sahneler daha az garip görünür sanmışlar ama olmamış.) sebepsiz, El Diablo’nun taşıdığı varlık rakibe karşı önce üstün geliyor, sonra yeniliyor yine bir sebep bir açıklama anı yok. Captain Boomerang ekibi terkediyor geri geliyor ve bu hareketin hiç bir arka planı yok.
Yani film çoğu ufak detayı ” Things Happens” mottosu ile geçirtirmiş. Yani bizim deyimimizle “Olur öyle şeyler” kafası ile. Ha bu kadar kalabalık ve hareketli bir filmde her hareketin de mi arka planı olur ? Diye sorabilirsiniz elbette hepsinin olmaz ama en basit örnek gösterirsek eğer; Katana kılıcı ile japonca konuşup ağlıyordu. Sonra Albay Rick Flag diğerlerine açıkladı “Kocası da o kılıç ile öldürüldü ve ruhu kılıçta hapis onunla konuşuyor”.
Şimdi eğer Rick Flag’den açıklama gelmese o sahne gözümüzde nasıl olurdu ? “Ateşli ve agresif bir asyalı hatun bir kılıca bakıp ağlıyor. Deli la bu ” şeklinde olurdu. Ama karaktere arka plan yaratılınca “La kadının acısı büyük, meğerim ne dertli başı varmış” falan boyutunda olsa dahi karakteri bir sahiplenme ortamı yaratılıyor.
İşte bu çoğu zaman çoğu yerde unutulmuş. Olaylar gelişiyor ama sebep yok. Joker neden Harley’e bu kadar takıntılı ? İstisnasız tüm Joker türevleri kimse için böyle risklere giren adamlar değildir. Ardında ki motivasyon ise eksik. Enchantress saatlerce o yıldırım ve metal topunun önünde neden dans etti ? Killer Croc suya girince diğer askerler ile aralarında yaşanan ne idi ? O mu bunlara saldırdı, onlar mı buna ? neden ? Bunlar gibi pek çok irili ufaklı an ve sahne vardı ve bunlar beni filmden düşüren şeylerdi.
4- Kimsenin O Kadar da Kötü Olmayışı:
Buradan Katana’yı çıkarmak istiyorum. Zaten o iyilerin tarafında duran bir anti-kahraman. Harley Quinn’ de akıl sağlığı yerinde olmadığından yaptıklarından genelde sorumlu tutulmaz çizgi romanlarda da bu böyledir ve yer yer anti-kahramana dönüşür.
Fakat diğerleri için söyleyeceğim şey. Jelibon’dan hırsızlar, katiller ve kötü adamlar gördük. Son dövüş öncesi demlenmek için girdikleri boş bardaki bar sahnesi hariç (ki filmin sonlarına denk geliyor neredeyse) “harbiden bunlar ciddi kötüler laaan !” dediğiniz bir yer yok. Bir tek orada “Du bi dakka bunlar kahraman değil miydi ?” falan oluyorsunuz. O anın çok geç gelmiş olması benim için bir eksi.
Zira dövüştükleri rakipler büyü ile canavarlaştırılmış, zombileştirilmiş insanlar oldukları için onları öldürmeleri size garip gelmiyor çünkü her hangi biri onları öldürürdü zaten. O yüzden “öldürmek” için bile doğal atmosfer yaratılmış bir filmde siz kötü adamlardan illa ki ekstra bir şeyler bekliyorsunuz. Captain Boomerang hariç bu tanıma uyan yok. Adam her çatışmada yerde yatan insanımsı yaratıkların üstündeki saattir, cüzdandır falan çalmaya çalışıyordu. Mesela bu tarz şeyler daha çok olmalıydı.
Bar sahnesi ve Harley’nin meşhur “Biz kötüyüz, bizim olayımız bu” dediği sahne hariç bunu hissedemiyorsunuz. Birde DC Sinematik Evreni, Batman gibi ahlaki değerleri çok çok yüksek birini bile katil yaptığı için Batman V Superman filminin karanlık tonundan sonra sonra bu kötüler size pamuk şeker gibi geliyor. Ama düşündüm de bu filmin değil genel Sinematik Evreninin suçu sanırım. Lanet olsun sana Snyder & WB !!
5- Ritim ve Gerçekçilik Eksiği
Filmde olmayan iki kavram. Harley’nin peşine takılıp gidiyoruz başka kendini izletecek ritmi düzenleyebilecek bir şey yok. Sahneler arası atlamalar kopuk, oyunculuklar kofti, seviye dizaynları yavan. Yani adım adım yükselen ve büyüyen bir film yok. Dans eden Enchantress, tanrısal karaktere tek atan Harley gibi absürt gerçek dışı olaylar yani film nerede başlıyor neden başlıyor nerede bitiyor neden bitiyor biz bunlardan ne anlıyoruz, karakterler ne gibi dersler çıkarıyor, bu hikaye bize neyi anlattı ? Bu sorular öööylece havadalar. Kötü senaryo, kötü görüntü yönetmenliği, kötü ekran akışı ve oyunculuklar ve tüm bunların üstüne gerçekçiliği buruşturup kenara atmış bir final.
-SONUÇ-
Yani bu film ile aynı elementlere ve formüllere sahip filmlerin (Avengers gibi) iyi intiba uyandırıp da bunun yerden yere vurulmasına her ne kadar karşı olsam da evet film epey kötü. Çünkü Avengers filmlerinde önce o karakterleri önemsememiz sağlandı, onların bir birey olduklarını öğrendik. Sonra bir kahraman olduklarını öğrendik. DCEU burayı atladığı için, elbette her şey çok daha kuru geliyor. Bir de prodüksüyon kalitesi çok daha kötü, Avengers’lara göre.
Karakterlerimiz zaten ya kötü adam ya da anti-kahraman olduğundan laubalilik sırıtmıyor aksine karizma olarak geri dönüyor seyirciye fakat sebep-sonuç ilişkisinin kopukluğunu “bunlar kötü işte yeaaav” ile açıklayamıyorsunuz. Ha şu açıdan tebrik ettim BvS ve Avengers filmleri gibi kahramanların birlerine daldıkları ortak bir tehdide karşı bile zar zor bir araya gelebilirken ve de hiç birbirleri ile yeterli iletişimi kuramaz iken burada nispeten konuşarak anlaşan ve de içinde bulundukları durumun gerekliliklerini kavrayabilen bir ekip vardı. Ekip bu açıdan iyi ama ekibin hareket ediş biçimi, oynayış biçimi, aksiyonu o kadar kötü verilmiş ki bu bile eriyip gidiyor.
Flash ve Batman‘in dahil oluşları harika idi özellikle Batman’in Deadshot’u yakaladığı sahne harika ötesi idi. Nolan’ın bir yerden diğerine yürüyerek giden Batman’inden sonra bu havada süzülen korkunç Batman ilaç gibi geldi. Ve filmin bu kadar başında ortaya çıkması da çok çok iyi olmuş yani Suicide Squad ekibinin rolünü falan çalmıyor böylece. Bunlar iyi ayarlanan nadir şeylerden idi.
Mizahı meh iyi idi , belli seviyede eğlenceli bir yapım olmuştu denilebilir. Çizgi Roman ve Sinema göndermeleri başarılı ve sade idi. Kostümler, karakter tanıtımları için hazırlanan film içi grafikler falan hepsi düzgün ve nispeten başarılı denilebilir ancak bir açıdan da biraz aşırıydı bence. Film sinema tarihine geçecek bir yapım değil, klişeler ile dolan taşan, oldukça klasik bir 2. sınıf Hollywood aksiyonu.
Ama şu bir gerçek, Warner Bros ekibi, yönetmen ve senaristlerin işine karışmayı bırakıp herkesin işini yapmasına izin vermeli çünkü müdahale edilen sahneleri gerçekten seçebiliyorsunuz resmen, atmosfer değişiyor açıkçası.
Ben yer yer eğlendim ancak ağlanacak hale eğlendim gibi bir şey. Joker plottan çıkarılsa ve kötü kadın daha aklı başında bir şey olsaydı filmin geriye kalan tüm günahlarının %60’Inı falan kurtarırdı sırf bu iki şeyi bile değişmek.
Puan=46-48 / 100
Okuduğunuz İçin Teşekkürler. Umarım Beğenmişsinizdir.
Sizin bu geçmişte kalmış filme dair düşünceleriniz neler. Zaman geçtikçe değişti mi ? Yoksa aynı mı ?
Bizlerle Paylaşın …
Yazan & Değerlendiren: Utkan Aktaş
İlk Yorumu Siz Yapın