Rick and Morty’de Fikirler: Childrick of Mort

Bu yazı, sitede normalde okumaya alıştığınız formattan biraz farklı olacak. Rick and Morty’nin bölümünü ele alırken, içindeki fikirleri inceleyen ideolojik bir okuma yapacağım. Bu tarz bir okumanın özelliği, yazarlar bu anlamları özellikle kastetmemiş olsa bile, geçerli olmasıdır. Lakin farklı okumalar yapılabilir ve hatta bunlar birbiriyle çatışabilir. Yani, eninde sonunda bu bir okumadır ve yorumdur.

4. sezon 9. bölümü konu alan aşağıdaki yazı, bu bölümden bolca spoiler içermektedir.

[Bu yazı, yazarın kendi sitesinde de yayımlanmıştır.]

Öncelikle, bu bölümü özetleyecek en iyi tema “uygarlık vs. doğallık/ilkellik” olacaktır. Bölüm boyunca buna dair pek çok farklı olay görüyoruz. Örneğin, bölüm şöyle açılıyor: Kampa, yani bir nevi doğanın içine giden ailenin genç fertleri bu durumdan memnun değil. Summer, bir uyuşturucu partisini kaçırdığından bahsediyor. Morty ise video oyunlarını hatırlıyor. Bu duruma bozulan Jerry, çocuklarının bu uyuşturucu ve video oyunu hobilerine laf sokuyor. Daha şimdiden, uygarlığın getirileri ve doğal olan, bir çatışmaya girmiş bulunuyor.

Bu çatışmanın kurulmasının hemen ardından, birisi, Rick’i arıyor ve bir sorun olduğunu ima ederek onu çağırıyor. Öğrendiğimize göre, Rick, Gaia isimli bir gezegen ile ilişkiye girmiş ve ondan çocukları olmuş. Gaia, Grek mitolojisinde, yaşadığımız gezegeni temsil eden bir ilahtır. Bu açıdan isim seçimi oldukça önemli çünkü Gaia’nın özellikle neyi simgelediğinin bilinmesi isteniyor.

Medeniyet (Rick) ve doğanın (Gaia) bu buluşmasından doğan çocukların hepsinin ilk dedikleri şey “Varım,” oluyor. Cogito ergo sum, yani “Düşünüyorum, öyleyseyse varım,” lafını oldukça hatırlatan bu kelime şaşırtıcı değil. Ne de olsa, insanlık, hem doğanın hem de uygarlığın çocuğudur. Aynı zamanda, insana “insan” denebilmesini sağlayan şey, düşünmeye başlamasıdır.

Kendi haline bırakıldıklarında çoğu yere düşerek ölen bu çocuklar, oldukça kötü ve kısa bir varoluşa mahkum olmuş durumdalar. Bu varoluş, medeniyet öncesindeki insanın durumuna oldukça benziyor. Onu doğuran doğa ananın aynı derecede acımasız koşulları yüzünden, zor ve kısa hayatlar geçiriyorlar. Gaia, çocuklarının bir babaya ihtiyacı olduğunu söylediğinde, Rick sorumluluk almayı reddediyor. Doğal seçilim yoluyla evrimin işin icabına bakacağını söylüyor fakat Beth, bir trampolin, yani teknolojiyi kullanarak bu duruma müdahale etmeye başlıyor. Daha sonra, Rick, çok daha etkili, kitlesel ve gelişmiş bir teknolojiyle onun bu uğraşına katılıyor.

Bunu izleyen sahnede, medeniyetin getirdiği imkanlardan koparıldığı için sinirlenmiş olan Summer, babasını ağır bir şekilde aşağılıyor ve onun doğanın içine kaçmasına yol açıyor. Burada, uygarlıktan koparıldığı için kızmış ve bunun öfkesini çıkaran birisini görüyoruz. Bunun sonucunda Jerry’nin “uygar kişiler tarafından” bir nevi doğanın içine sürülmüş olması, bölümün geri kalanında önemli olaylara yol açıyor. Dikkat çekici bir şekilde, Morty, Summer’ın bu öfkeli ve küçümseyen davranışı Rick’ten, yani teknolojinin en büyük temsilcisinden aldığını söylüyor.

İzleyen sahnede, Beth ve Rick, hem fiziksel hem de toplum mühendisliğine soyunmuş halde görülüyorlar. Bu toplum mühendisliğini oldukça acımasız ve faydacı (utilitarian; çoğunlukla pragmatist ile karıştırılır) bir şekilde gerçekleştiren Rick, örneğin, avukata dönüşecek olan çocukların “etik biriminden geçmemesi gerektiğinden” bahsediyor. Dikkat çeken bir şekilde, Rick, var olandan daha iyi bir toplum kurmayı düşünmüyor. Kendisinin içinde var olduğu toplumda işlerin nasıl yürüdüğünü düşünüyorsa, o şekilde bir medeniyet oluşturuyor.

Daha bile merak uyandıran bir şekilde, Rick, “bir toplum yetiştirdiklerinden ve onun kendine yeter olmasını istiyorlarsa, bu toplumun uzaya gitmesi gerektiğinden” bahsediyor. Burada çok net bir şekilde, dünya dışı keşifleri önceliğe alan fikirsel ve ideolojik yaklaşım kendisini belli ediyor. Şu an var olan bu görüşe göre, dünya bize yetmiyor ve / veya onu çok fazla tahrip ettiğimiz içinde başka gezegenlere yerleşmemiz gerekiyor. Dünyayı daha yaşanılır kılmanın veya toplumun tüketim çılgınlığını terk etmenin çok daha kolay olduğunu göz ardı eden bu görüş, oldukça paradoksal bir şeydir fakat içinde yaşadığımız sistem ve ideoloji düşünülünce, hiç şaşırtıcı değildir. Ne de olsa, yaşadığımız toplum, ne pahasına olursa olsun sonsuz büyüme ve olabildiğince çok tüketme üstüne kurulmuştur. Bu yüzden, onun bu yapısının değişmesini istemeyenler veya tahayyül edemeyenler, uzayın kolonileştirilmesine oldukça önem vermektedir. Rick de bu açıdan farklı değildir ve bunu, kendi içinde yaşadığı toplumdan bir başkasını kurmayı düşünmemiş bile olmasında görüyoruz.

Rick ve Beth, yarattıkları toplumu tamamen otomatik, bireyselliğin yok olduğu bir şekilde inşa ediyorlar. Böyle bir toplumda, kimin ne olacağı çok erken bir aşamadan itibaren belli oluyor. Hatta beslenmeleri bile, otomatik makinelerle gerçekleştiriliyor. Bu toplumda küçük sorunlar var oluyor olmasına ama en büyük sorun, üretken olmayanlar oluyor. Sistem bunlardan çok fazla üretiyor. Kimi üretken olmayanlar arasında, DJ’ler, sosyal medya fenomenleri, yemeğe meraklı kişiler sayılıyor. Rick, burada yine klasik bir faydacı yolu izliyor ve sistem için en büyük tehdidi üretken olmamak olarak addediyor. Ancak önemli bir farkla, sadece para üretmeyi bir üretkenlik olarak görmüyor. Burada, klasik bir kapitalist faydacıdan ayrılıyor. İşin sonunda, faydacı yolu izleyerek, üretken olmayanları kelimenin tam anlamıyla toplumdan dışlamaya karar veriyor.

Hikayenin diğer tarafında, Jerry yanlışlıkla, inşa edilmiş bu sistemin içine çekiliyor ama onun tarafından üretken olmayan diye reddediliyor. Yani, ikinci bir kez uygarlık tarafından reddediliyor. Arasına düştüğü diğer üretken olmayanların saygısını, kendi medeniyetinden getirdiği kimi ürünler sayesinde ama en çok, “kamp yapma” denilen şeyle kazanıyor. Jerry’nin bu felsefesine göre, önemli olan tek şey rahatlamaktır. Hatta öyle ki, Jerry, medeniyete ait bir şey, yani bir ev yapan bir sakinin inşa ettiği şeyi yıkıyor. Yani, gelişmek, üretkenlik ve uygarlık kesinkes reddediliyor. Jerry, yerlilere ateş yakmayı bile göstermiyor. Böyle bir yaklaşımı rahatlatıcı ve kendilerine uygun bunlan üretken olmayanlar, onu etkileyici buluyor ve üretken olmayışlarını benimsiyorlar. Aynı zamanda teknolojiden olabildiğince uzak, doğala yakın duruyorlar.

Bu noktada, yerlilerden birisi medeniyetin neden kamp yapmadığını sorunca, Jerry onların kötü olduğunu söylüyor. Yerliler “Kötü!” diye, tek bir ağızdan bağırmaya başlıyorlar. Böylelikle, medeniyet ve doğalın savaşı gittikçe körükleniyor. Lakin oldukça ilginç ama uygun bir şekilde, ilkelliği bu kadar benimseyen kişiler, medeniyetin reddettikleri oluyor. Yani medeniyetin kurulmasından bu yana bu toplum yapısını sürdürmüş kişiler değil, post-modern ilkeller bu doğala sarılıyor.

“Eğer altı gün önce, yarı-taş çocuklarım için bir nesil gemisini vaftiz edeceğimi söyleseydin, sana deli derdim.”

Rick ve Beth’e döndüğümüzde, Rick’in bir nesil gemisinin açılışını yaptığını görüyoruz. Bu geminin adının S.S. Kurtuluş olması, medeniyetin burada ne tarz bir değere sahip olduğunu, dini bir göndermeyle gösteriyor. Rick’in toplumu sadece altı günde kurmalarından bahsetmesiyse, İncil’de Yehova’nın Dünya’yı altı günde yaratmış olmasını hatırlatıyor. Yani, Rick, yaratılan bu toplumun bir nevi tanrısı oluyor.

İronik ve çok uygun bir zamanlamayla, işte tam bu noktada, gerçek bir tanrı işin içine giriyor. Çocukların asıl babası olduğu ortaya çıkan tanrı geliyor ve hem o hem de Gaia, Rick’ten gitmesini istiyorlar. Tanrı, Rick’e oldukça saygısızca davranıyor ama onu affettiğinden bahsediyor. Rick’in cevabı, tanrının çocuklarını onun yerine yetiştirdikten sonra “affedilmesinin” ne kadar iyi olduğu oluyor. Burada, kelimenin tam anlamıyla tanrı tarafından terk edilmiş bir toplumun, medeniyet tarafından yetiştirilmesinden bahsediliyor.

İşin diğer tarafında, ilkel dünya bakışını temsil eden tanrı, Rick’in kurduğu medeniyetin, çocuklarını “yumuşak ve içi boş” yaptığından bahsediyor. Burada hem tanrının (ilkelin) hem de Rick’in (yeni tanrı, medeniyet) yerinde eleştirileri var. Ne de olsa, bu evrende bir başına kalmış canlılar olarak, medeniyet sayesinde gelişmeyi başardık. Lakin kurduğumuz toplumun ürettiği bireylerin büyük bir çoğunluğu, hayatlarından memnun değil ve boş hissediyorlar. Uygarlığın parçası olmak için, bu otomatik, canlılıktan yoksun sisteme uyum sağlamamız gerekiyor. Öbür türlü dışlanıyor ve ilkel diye atılıyoruz. Bölüme dönersek, burada dikkat edilmesi gereken bir detay, tanrının, “İnanç nerede?” diye sormasıdır. Yani ilkelin tek eleştirisi bu boşluk olmuyor, bir dine inancın yokluğunu da eleştiriyor.

Burada işler kızışıyor iki taraflı bir medeniyet vs. doğal/ilkel savaşı başlıyor. Bir tarafta, Rick ve onun deyimiyle “Çakme Yahweh” (Yehova; Musevilik ve Hristiyanlığın tanrısı), diğer tarafta, kurulmuş medeniyet ve onun dışladığı ilkeller savaşıyor.

Bölüm boyunca yapılan Antik Grek ve İbrahimi din referansları burada devam ediyor. Bunu en iyi olarak, bölümdeki tanrı ve onun güçlerinde görüyoruz. Kendisi Zeus’a benzediği halde, Jerry’ye bahşettiği güçler, Musa’ya atfedilen suyu ikiye ayırma gücü ve Yahweh’in Mısır’a saldığı söylenilen veba oluyor. Bölüm boyunca kendisinden “Çakma Yahweh” veya “Kid Rock tipli Zeus” diye bahsedilmesi de bunu destekliyor.

İşin en ilginç yanlarından birisi de, bu Grek ve İbrahimi dinlerin birleştirilmesi olayıdır. Geleneksel görüşe göre, Antik Grek vb. “pagan” diye adlandırılan dinler, ilkel toplumları temsil eder. Musevilik, Hristiyanlık, İslam gibi dinlerse şu anki modern toplumlarda hala, oldukça yaygın bir halde bulundukları için, böyle görülmezler. Ancak Rick and Morty, bu ikisini bir arada ele alıyor ve modern bir içerikte yorumluyor. Bunu, Zeus Yahweh’imizin, hem medeniyetin yarattığı boşluk hissini eleştirmesi hem de inanç eksikliğini eleştirmesinde görebiliyoruz. Pek çok inançsızın da katılacağı somut bir eleştirinin yanısıra, çok ilkel zamanlardan beri olan bir şeyi de tekrarlıyor. Yani inanç eksikliğini temel bir sorun olarak görüyor. Burada tek ve bütün bir anlatı yerine, farklı elementler bir araya geliyor. Zeus Yahweh’i asıl ilginç kılan da, birbiriyle çatışan bu elementleri bir arada bulundurması oluyor.

Bölümün sonunda, Rick, Zeus Yahweh’ten dayağını yiyor ve tanrıya, çocukları istediği gibi yetiştirebileceğini söylüyor. Lakin tanrı, oturup böyle bir şeyle uğraşmayacağını, tek önemli olan dersin korku olduğunu söylüyor. Yani, tanrı, en başından beri çocuklarına ne olacağını önemsemiyormuş ve tek amacı, ona karşı çıkanların kalplerine korku salmakmış. Bu noktada, ilkel bakış açısının göründüğü gibi “medeniyetten üstün” olmadığı ve pek de matah bir şey olmadığı iyice açık hale geliyor.

Neyse ki, kafaları güzel ve video oyunu oynadıklarını sanan Morty ve Summer’ın, yanlışlıkla tanrının kafasına bir uzay aracını saplamaları sayesinde, Rick kurtuluyor. Böylece, bölümün başındaki çatışmaya ve onun çözülüşüne geliyoruz. Yanlışlıkla olmuş olabilir fakat Morty’nin oyun ve Summer’ın uyuşturucu tutkusu, medeniyete dair iki negatif şey, Rick’i kurtarmış oluyor. Zaten Rick, bunun üzerine “Kafan güzelken video oyunu oynamak en iyi şeydir!” diye sevinçle bildiriyor.

Bu noktada, Rick and Morty’nin bir şov olarak çözümsüzlüğü iyice belirgin hale geliyor. Yaşadığımız modern hayata ve medeniyete dair oldukça yerinde eleştiriler, sorun tespitlerinde bulunuyor. İlkel hayatın çözümlerini, altının aslında boş olduğunu söyleyerek reddediyor. Ancak bütün bunların ardından, yerine bir şey koyamıyor ve hedonistik yaşamı olumluyor (Zaten bunu yapmasaydı Rick and Morty olmazdı). Böylelikle, medeniyetimizin içinde olduğu çıkmazı bir kez daha dile getirmiş oluyor. “Sorunlar var, geçmişe dönmek mümkün değil ama şu an elimizde ne var? Bir çözüm yok. Sadece, anlamsız bir hedonizm var.”

Bölümün sonunda Rick’in deyimiyle “kendi inanç sistemine sahip” tanrının, ölümü ve düşüşüyle, medeniyet yok oluyor. Burada, ya düz bir yorumlama da yapılabilir, ya da içinde yaşadığımız medeniyetin barındırdığı kargaşaların onu yok oluşa sürüklediği söylenebilir.

Sonlara doğru, bölümde verilen mesajla uygun bir şekilde, Jerry’nin Beth’i kurtarmasını sağlayan şey, bütün yolculuk boyunca yanından ayırmadığı teknolojik bir alet oluyor.

Bölümün sonunda, Gaia ile kavga eden Rick, “Baba veya değil, gelen ben oldum,” diye belirtiyor. Yani tanrının varlığının önemsiz olduğunu, o ortaya çıkmadığı halde, Rick’in (medeniyetin) ortaya çıkmasının önemli olan tek şey olduğunu söylüyor.

Belki de bölümün en vurucu repliği, bölümün sonunda sarf ediliyor. Olan bitenin ardından, kalan bir avuç ilkel izleyicisine Jerry ateş yakmayı gösteriyor. İçlerinden birisi, inanamaz bir sesle “Bütün bu zaman boyunca bunu biliyor muydun?” diye sormadan edemiyor. Yani, insanoğlunun, bütün kötülüklerine ve hatta kimi zaman doğrudan “kötü” diye nitelenmesine rağmen medeniyeti seçeceği, bir kez daha vurgulanmış oluyor.

Feindbild Yazar:

Buradaki ve başka yazılarımı da içeren kendi sitem: https://otegezen.wordpress.com/

5 Yorum

  1. İsimsiz
    30 Mayıs 2020
    Yanıtla

    Yorum gelmediği için ben bir şeyler yazayım dedim.

    Dizinin devam ettiğinden haberim yoktu. Yazıyı birkaç gün önce okumaya başlayınca 4. sezonun devam etmiş olduğunu öğrendim. Sonrasında da hemen izlemeye başladım. Yazı olmasa haberim olmayacaktı, bunun için teşekkür ederim. 😀

    Yazı için ise diyeceklerim; ilginç bir yazı olduğudur. Bölümü keyfekeder izlediğimden mütevellit hiç bu şekilde düşünmemiştim. Sadece Rick & Morty’nin tadını çıkarmaya bakmıştım. Fakat yazınızı okuduktan sonra gördüm ki, oldukça derin yazılmış bir bölümmüş. Bu şekilde bu tarz derin konuları irdelemek güç. İlkelliğin, huzur manasına geldiğini savunan birçok kesim var. Bilirsiniz siz de.

    Bir de bunun tersi olarak teknolojinin beyin uyuşturduğuna, kültürümüzü yok ettiğine dair birçok illüstrasyon da mevcut. Popüler kültürcü kesim de buna benzer düşünceler taşımakta. Tabii bence Rick & Morty’de verilen mesaj daha doğru ve anlamlı. Burada bitireyim. Bu konu üzerine çok şey konuşulur. Zira derin bir mevzu. Son olarak da şunu eklemeden geçmeyeyim. Bize bu kadar keyifli bir bölüm izletirken bir de böylesi derin bir mesaj vermek de tam Rick & Morty’e yaraşır olmuş. Yapımcı kadronun eline sağlık.

    Yazı için de teşekkür ederim. Çok güzel yazmışsın. Bu ve buna benzer yazılarının devamını dilerim. (Aizen analizi için de teşekkürler. Okudum ama yorum yapmadım.)

    • Feindbild
      31 Mayıs 2020
      Yanıtla

      Teşekkür ederim 🙂

      Ben açıkçası, ne kadar olduğunu bilmesem de, bu alt metnin önemli bir kısmının kasten olduğunu düşünmüyorum. Kurgu eserler hakkında okuma yapılırken, en önemli hususlardan birisi bu süreçlerin bilinçaltı bir şekilde gerçekleşmesidir. İçinde yaşadığımız kültür bizi belli düşünceleri yazımıza aktarmaya iter. Bu özellikle ideolojik okumalar için geçerlidir. Örneğin, sistemsel sorunları ele alan çoğu kurgu eserin sonunda, baş karakter içinde yaşadığı sistemi devrimle değiştirmek yerine onu kurtarır çünkü ortalama bir insan, statükoyu, büyük bir değişime tercih eder (Naruto yazımda bundan bahsetmiştim). Bu çoğunlukla bilinçli bir süreç değildir. Yani bölüme dair bu yorumlarımın bir kısmı yazarların kasten yaptığı şeyler ama bir kısmı da kasten değil. R&M’in yazar veya yazarları boş kişiler olmadıkları için, bunun miktarını tespit etmesi de zor.

      Aizen analizi yıllardır yapmak istediğim bir şeydi. Araştırırken ve yazarken ben de oldukça keyif aldım.

  2. İsimsiz
    9 Haziran 2020
    Yanıtla

    Elinize sağlık yazı için. Böyle bir yazı bulmak istiyordum ama bulamamıştım. Umarım onuncu bölümünü de böyle incelersiniz.

    • Feindbild
      10 Haziran 2020
      Yanıtla

      Teşekkürler 🙂

  3. İsimsiz
    31 Ağustos 2020
    Yanıtla

    Buradaki isimsiz benden farklı bir kişi. 😀 Hemen hemen her yazıya “İsimsiz” ismiyle yorum yapmış kişi benim. Niyeyse bu arkadaş benimle aynı yolu izlemiş. Onu da şimdi fark ettim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir