How I Met Your Mother’ın Kozmolojisi ve Ölüm Korkusu

How I Met Your Mother (HIMYM)’ın genel olarak romantik bir dünya görüşü üstüne kurulu evreninde, dünya bu lensten sunularak bir aşk hikayesi, arkadaşlık hikayesi ve alakalı alakasız pek çok insan tecrübesi konu alınmaktadır. Bu kurgu dünyada “Evren”, Tanrı’nın yerini almıştır ve karakterler Tanrı yerine, Evren’den bir şeyler istemekte ve Evren’in etrafımızdaki düzeni sağladığına inanmaktadır. Peki bu aşk ve arkadaşlık hikayesi üstüne kurulu hikayenin kozmolojisi nedir ve ölüm korkusuyla ne alakası var? Bunun serinin sonuna verilen olumsuz tepkiyle ne gibi bir ilgisi olabilir?

Başlık resmi: “NGC 874”, Zetyr (oynanmış)

[Bu yazı, yazarın kendi sitesinde de yayımlanmıştır.]

Dehşet Yönetimi Kuramı

Psikolojik bir teori olan dehşet yönetimi kuramına göre (terror management theory), insanların hayatlarında yaptığı hemen her şey ölüm korkusu üstüne kuruludur. Basitçe, her canlı kuvvetli bir hayatta kalma güdüsüne sahiptir fakat biz insanlar, evrimsel süreçte yüksek bir farkındalık, gelişmiş bir bilinç geliştirmişizdir. Bu bilinç bize, kimi açılardan, örneğin geleceği planlama açısından, avantajlar sağlasa da, aynı zamanda kendi ölümlülüğümüzü fark etmemizi sağlamıştır. Bu sebeple, insan özel bir yere sahiptir. Kendi ölümlüğünü fark etmiştir ve bu farkındalığı ile yaşama iç güdüsü savaşmaktadır. Bu yüzden, insan kültürünün önemli bir kısmı, bu ölüm korkusuyla baş etmek üzerinedir veyahut en azından bundan etkilenmiştir. Örneğin, insanlar, kültürel öğeler yoluyla, kelimenin tam anlamıyla veya sembolik olarak ölümsüzlüğe inanmaktadır. Dini inançlar kelimenin tam anlamıyla bir ölümsüzlük vaat ederek ölüm korkusunu yatıştırırken, “halk için”, “millet için”, “işçiler için”, “insanlık için” vs. yapılan şeyler yoluyla, veya başka insanlarla kurulan bağlar yoluyla, insanlar dünyada kalıcı bir etki bırakmaya çalışmakta ve bu “kalıcı” etki yoluyla sembolik bir ölümsüz amaçlamaktadır. Bu da, ölüm korkusunu yatıştırmaktadır.

Daha farklı bir şekilde açıklayacak olursak, insanın ölüm korkusuyla başa çıkmasının iki yolu vardır. Bir tanesi, öz değerdir (self-esteem). Bunun sayesinde, insan, kozmik vurdumduymazlık içerisinde sürüklenen basit bir et makinesi olduğunu değil, hayatının bir değeri olduğunu hisseder. İkinci yol, dünya görüşüdür. İnsanların dünya görüşü genellikle onlara bir düzen, devamlılık ve anlam hissi sağlamaktadır ve bunları hepsi de ölüm korkusunu yatıştırmayı sağlamaktadır. İtalik içinde belirttiğim kısımlar, bu yazının odak noktası olacak.

Bu bölümün kaynağı: The Worm at the Core: On the Role of Death in Life. (2015). Random House Trade. Solomon, S., Greenberg, J., & Pyszczynski, T. A.

HIMYM Kozmolojisi ve Ölüm Korkusu

HIMYM’ye baktığımızda, bu evrenin bir düzen içerdiğini görüyoruz. Karakterler Evren’in kendisini yönettiğine ve insanların hayatına karıştığına inanıyor. Örneğin, Ted, bir bölümde çocuklarına, hayatta yeterince ve dürüstçe bir şeyi isterlerse hayatın bunu onlara vereceğini söylüyor. Böylelikle, hem bir anlam hem de bir düzen hissinin bu evrende bulunduğunu görüyoruz. Yeterince çabalarsak ve kendimize dürüstsek, hayat bize iyi davranacaktır. Hikayedeki karakterler aynı zamanda Evren’e bir saygı duyuyor ve bu saygı hak edilmişe benziyor. Örneğin, Marshall ve Lily, Barney’nin doppelgänger’ını gördüklerinde çocuk yapmayı deneyeceklerine karar veriyor fakat Marshall bu kararı bozuyor. Lily, çocuk yapmayı çok istediği için, Barney’nin doppelgänger’ını gördüğünü zannettiğinde, onu düzeltmiyor. Lily bunu öğrendiğinde oldukça endişeleniyor ve Marshall’a, Evren’le yaptıkları anlaşmanın bağlayıcı olduğunu söylüyor. Bununla uygun bir şekilde, çocuk yapma denemeleri bu süreç içerisinde başarısızlığa uğruyor. Lakin doktorlarının önerisiyle bir üreme uzmanına gittiklerinde, bu kişi Barney’nin doppelgänger’ı çıkıyor ve onun yardımıyla çocuk yapmayı başarıyorlar. Yani, Evren’le yaptıkları anlaşma gerçekten bağlayıcı çıkıyor.

Yukarıdaki örnekten, karakterlerin “Evren” dediği şeyin aslında başka bir isimle Tanrı olduğu görülebilir. Sonuçta, insanlara bir anlam veren, onların yaratıcısı olan ve onların hayatını düzenleyen bir varlıktan bahsediyoruz. Evren ve Tanrı arasındaki bu bağlantı, seride iki noktada daha da belirgin hale geliyor. Evren’in Lily ve Marshall’ın hayatını düzenlediği gibi, Tanrı da iki kez Barney’nin isteklerini gerçekleştiriyor. Bir tanesinde, Barney, kazara baba olduğunu zannettiğinde Tanrı’ya dua ediyor. Diğerinde, Barney, Lily ve Marshall’ın kasedini bulmak için Tanrı’ya dua ediyor. İkisinde de, Barney bu isteğinin ne kadar kuvvetli olduğunu ve her şeyi yapacağını söylerken, isteği gerçekleşiyor.

Seride, Evren’in bu düzenleyici rolü oldukça temel bir noktada, Öyle ki, bir bölümde, Ted “karmanın” tersine döndüğünü zanettiği bir bölümde, küçük çaplı bir inanç krizi geçiriyor. Bununla beraber, Evren’in niyetinin sorgulandığı noktalar da gerçekleşiyor. Örneğin, Marshall, babası öldüğünde, bu kadar iyi ve değerli bir insanın nasıl olur da bir anda hayattan çekilip alındığını sorgulayarak isyan ediyor. Yani, pek çok insanın yaptığı bir varoluşsal sorgulamayı gerçekleştiriyor. Onun bu kırılma anını yaşamasının sebebi, ailesindeki herkesin babasıyla son konuşmasının oldukça anlamlı bir şeyken, kendisininkinin uyduruk bir şey olması. Lakin Marshall bu isyanı gerçekleştirdiği sırada, babasının ona bıraktığı bir ses kaydı ortaya çıkıyor ve Marvin (babası), ses kaydını “Seni seviyorum,” diye bitiriyor (komedik bir ekleme harici). Yani, karanlığın içinde bile, Evren’in düşünceli yaklaşımı sayesinde, Marshall bir ışık huzmesi buluyor.

İşin diğer yanında, karakterler kurdukları bağlar sayesinde, hayatlarının bir önemi, bir değeri olduğunu da hissediyor. Bu açıdan, seri bize metafizik bir ölümsüzlük hikayesi vermek yerine, hayatımızın öneminin kurduğumuz bağlar, özellikle romantik bağlar sayesinde önem kazandığını söylüyor. Zaten bu yüzden, Ted, “o özel kişiyi” bir türlü bulamadığı için bir krize giriyor. Hayatındaki değerin ve önemin çok büyük bir kısmını bu kişiyle olan bağa atfettiği için, onun yokluğu, Ted’in hayat karşısındaki tutumunu da etkiliyor. Serinin son iki sezonunda, gittikçe daha çaresiz, inançsız ve stresli bir Ted ile karşılaşıyoruz. Bu özel kişi durumu sadece Ted için de geçerli değil. “The One” kavramı, Lily ve Marshall’ın ilişkisinde de önemli bir yere sahip. Aynı zamanda, Barney’nin hikayesinde de, gittikçe daha çok önem kazanıyor. Hatta babası, hayatını iyi anlamda değiştirmesinin tek yolunun, doğru kadını bulması sayesinde gerçekleşeceğini söylüyor. Elbette, Barney’de bu biraz daha farklı bir yol izliyor. Robin ile evliliği bittikten sonra, ancak bir kız çocuğu olması yoluyla hayatı daha dolu bir hale geliyor. Bunları demiş olmakla beraber, seri içerisinde öteki hayatın veya reenkarnasyon gibi başka bir kelimenin tam anlamıyla ölümsüzlük yolunun varlığı reddedilmiyor. Yani, seri içerisinde “ölümsüzlük” yolu, başka insanlarla olan ilişki ve onlarda bırakılan izler üstünden sembolik bir şekilde sağlansa da, daha doğrudan bir ölümsüzlüğün varlığı da reddedilmiyor.

Sözün özü, seride, Evren, insanlar için bir düzen ve anlam sağlıyor. İnsanlarla ilişkilerse bir devamlılık, anlam ve değer sağlıyor. Böylelikle, insanın ölüm korkusuyla baş etmek için ihtiyacı olan her şeyin hikayede bulunduğunu görebiliyoruz.

Serinin Finali

Bu açıdan, bakıldığında, neden serinin finalinin pek çok hayranın ağzında kötü bir tat bıraktığı kısmen anlaşılabilir. O ana kadar kurulan hikaye, izleyiciye bir anlam, düzen, değer ve devamlılık sunarken, annenin ölümü, Barney ile Robin’in ayrılması ve gruptaki kişilerin birbirinden uzaklaşması sebebiyle, bu “sıcak” düzen bir anda yok ediliyor. İçinde yaşadığımız ve bildiğimiz evrenin o soğuk ve kurumuş eli bir anda bu sıcak evrenin içine uzanıyor ve bu komforlu dünya görüşünü dağıtıyor. Başka bir deyişle, belki de, HIMYM’ın finalinin bu kadar çok tepki almasının bir sebebi, o ana kadar ölüm korkusuyla başa çıkmak için ihtiyaç duyulan öğeleri sağlamışken, finalin bunları bozmasıdır (elbette, işin yazım kalitesi açısı da var fakat bu yazının konusu bu değil).

Son olarak, elbette, ölüm korkusuyla başa çıkmanın yegane yolu HIMYM’ın sağladığı şekilde olacak diye bir kural yok. İnsanlar, bu korkuyla başa çıkmanın pek çok yolunu bulmuştur ve bu serideki şekli, bunlardan sadece bir tanesidir. Aynı zamanda, bu görüşün ne kadar eleştirilebilir olduğu ayrı bir konudur.

Feindbild Yazar:

Buradaki ve başka yazılarımı da içeren kendi sitem: https://otegezen.wordpress.com/

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir