Captain Marvel Film İncelemesi ve Değerlendirmesi:
Biraz geç de olsa filme gittim ve incelemesini yazdım. İşte karşınızda hem spoiler içermeyen hem de spoiler içeren incelememiz arkadaşlar.
Bu film hakkında konuşmaya (yazmaya) başlamadan önce film için hazırlanan düzeneği anlamak gerek. The Avengers: Endgame filmine plot device olarak girecek bir karakter lazımdı (hani herkesi Adam Warlock olmasını beklediği karakter) . Büyük ihtimal Dr.Strange‘in gelecekte gördüğü başarılı planın parçası Captain Marvel’ın çağırılışı olacaktı. Nitekim bir plot device gerekiyordu. Peki neden bir plot device için film çekildi.
Çünkü Marvel, hem çizgi roman hem de film evrenlerinde istikrarlı, popüler, ayakları yere basan kadın karakter sıkıntısı çekmekte idi. Ve Wonder Woman filminin başarısı sonrası Marvel rotasını Captain Marvel olarak belirledi. Feminist film vs diye kimi kesimin çok yükseldiği film aslında bir plot cihazının filmidir. Kadın olması ve kadınlar gününde vizyona girmesi vs alayı. Marvel’ın iki büyük filmi arasında düşük bütçe ile çok kâr elde edebileceği bir ara film ile bütçe düzenlemesi yapmak istemesidir. Tabi kamu üzerindeki imajını da iyileştirmesi de cabası.
Nitekim sandığınız kadar feminen ya da dürüst bir film değil. Brie Larson kendi özel hayatında istediği kadar idealist ve ileri görüşlü bir kadın olsun. Bu filmin tüm düzeneği baştan aşağı 2 önemli gerekliliği karşılamak ve bu gereklilikler karşılanırken de maksimum kârı elde etmek (doğal olarak).
Yani buna kanayan yaralara bir pansuman gibi algılayıp o şekilde şişirmenin bir anlamı yok. Ancak aynı şekilde bu pazarlanış şekli sebebiyle antipati duyup yerlere gömüp filme ve karaktere çöp muamelesi yapan eleştirmenler ve ortamlar da bir o kadar hataya düşmüşler bence.
Neyse bu elalemin sorunu biz gelelim bizim tarafımıza.
-Spoiler içermeyen Kısım-
Film ile ilgili tek diyebileceğim. Tüm filmin 2 ve 3. viteslerde takılı kalması. Tamam asla büyük bir düşüş yaşamıyoruz. Film asla dibi görmüyor (bu filminden daha iyi olduğunu düşündüğüm Wonder Woman’ın bile dibi gördüğünü düşünürsek bu iyi bir şey benim açımdan). Ancak asla 4 ila 5. (ya da 6 artık her neyse, eski kafalıyız 5. de kaldık biz…) viteslere geçemiyoruz.
Bir ara ufak bir plot twist anında bir kaç saniye kadar 4. vitesi görür gibi oluyoruz ancak oradan da deviri o kadar hızlı düşürüyor ki. 4’den 2 ye geçip motor frenine uğruyor film ilk 60-70 dakikadan sonra.
Kesinlikle ucuz bütçeli bir geçiş filmi havası veriyor. Özel bir yanı ya da bir estetik kaygısı bir kültürel kaygı taşımıyor. Az biraz 90s retro temasından besleniyor sadece. Onun haricinde Aquaman, Black Panther, Wonder Woman gibi seçilmiş kişilerin köken hikayelerini anlatan filmlerle kıyaslayınca o filmlerdeki kadar filme inanmışlık ya da özenilmişlik göremiyorum. Yanlış anlamayın bu filmler çok özenli ve düzenli işler değiller ancak kendi türü ve evreni içerisinde sıyrılan yapımlar ve o yapımlardaki bu çizgi arayışı ve bulunan çizginin seyirciye sunuluşu Cap. Marvel filminde yoktu. Bu sebeple çok ilk Thor filminin havası vardı. Ancak ilk Thor filminde bile bu filmdekine nazaran ilgi çeken bir şey vardı. O da karakter gelişimi, karakter arkı. Evet çok kör göze parmak ve basit yapılmıştı ancak yapılmıştı.
Bu filmde ise filmin başında etik olarak, ahlak olarak, kişi olarak başta neyse o. Karakterin çok güçlü olacağı söylenmişti ancak bu güçlülüğün veriliş şeklini sevmedim. Yani sadece “vuhaaa güçlü” kafasında düz bir yaklaşım olmuş. Kadının kendi edindiği ya da sınavını verdiği bir güç yok ve gücüne dair bir yaratıcılığı yani o “kadın dokunuşu” da yok. Sıkıcı idi. Ve battle shounen anime baş karakteri gibi (kötü olanlarını kastediyoruz) ne kadar güce ihtiyacı varsa o kadar güç senaryodan buna akıyor. 5 gücünde adam için 5 lik. 50 gücünde tehdit için 50’lilik seviyede oluyor ancak sürekli aynı şeyleri yapıyor ve tabiri caiz ise bu kadar büyük “power spike” elde etmek için tek gereken bu kıza “sen yapamazsın” denmesi. Ya bu kadar da kör göze parmak “Girl Power” kafası olmamalıydı bence. Yani şöyle izah edeyim aynı güç setini bir başka askeri eğitim görmüş insana verdiğinizde Carol ne yapabiliyorsa aynısını yapabilir diyorsunuz. Bu da Carol’ı özel kılmıyor. Öte yandan (bu karşılaşmaya çok girmek istemesem de elimizdeki tek kıyas noktası bu, üzgünüm) Wonder Woman da, Diana gerçekten kendine münhasır, farklı bir amazon idi, farklı bir kahraman idi, farklı bir tanrı idi. O güçler her hangi birinde olsa tıpatıp Wonder Woman olurdu diyemiyorsunuz. Çünkü kişiliği, zekası, düşünce şekli, eğitimi hepsi hem fiziki hem de manevi savaşlarında ona bir özgünlük katıyordu.
Carol ise “bu da yetmediyse daha büyüğünü yaparım abi ” modunda biri, ve bunu hem manevi hem fiziki şekilde yapıyor.
Çok düz, bu filmi en iyi özetleyen şeylerden biri bu. Kötü bir düz. Belli bir tatmini kesinlikle alıyorsunuz, biletler kesinlikle yanmıyor. Kesinlikle diğer Marvel filmlerinden çok aşağı bir eser değil hatta yarısından fazlasından daha iyi. Ancak düz be … Bir tane twist, bir akış burkulmamız oluyor o da o kadar çabuk sonlandırılıyor ve nihayete erdiliyor ki filmin son 20 dakikasını kurtarmak bir cqı kediye kalıyor. E bu yardım çığlığı değil de nedir ?
Eli yüzü düzgün, çok kör göze parmak, hiç risk almayan ancak öte yandan evrene güzelde bir renk katan, görselleri ve aksiyonu ortalamanın üstü olduğu için de kalabalık ekiple sinemada sizi eğlendirebilecek bir iş. Mizahı ise başlarda hoş ancak sonlara doğru ardı ardına Pathos bombaları patlıyor ve bu beni artık bayıyor. Pathos kavramı ve Marvel’ın bunu kullanışına dair daha detaylı bilgi için Thor: Ragnarok incelememize bakabilirsiniz.
Spoilersız benden bu kadar. Ne gömenlerin gömdüğü kadar çöp bir iş ne de övenlerin övdüğü kadar özgün, cesur ya da iyi kurgulanmış bir iş değil. Güvenceye alınmış, kadın gücü ve Infinity War ile Endgame arası gerilimden, MCU filmi açlığından beslenen basit bir yapım.
Sinemaya gidilir mi ? Gidilir. Ha bunun için önemli bir zaman ayırma ya planda değişiklik yapma çabalarına girilir mi ? Girilmese de olur.
-Spoiler İçeren Kısım-
Son dönem çekilen hemen her süper kahraman / doğa üstü-fantastik janrası filminde olduğu gibi bu filmde de tonla önkabul yapmamız gerekiyor. Benim önkabuller ile bir sorunum yok. Bunlar bazı işlerden keyif alabilmek adına katı mantıktan fedakarlık ettiğimiz romantik ve yaratıcılık noktalarıdır benim adıma. Ancak benim mantığımdan ettiğim feragatın karşılığı yaratıcılık, klas, estetik, başarılı karakterizasyon ve filtre edilmiş duygular olarak geri dönmüyorsa ve çok fazla varsa bunlardan (ön kabul gerektiren sahne ve söylemler) o zaman çileden çıkabiliyorsunuz. Bunun kralı da Infinity War idi zaten.
Carol’ın habire neye ihtiyaç duyuyorsa senaryodan onu alıyor olmasından tutun da. Daha 50-60 yıldır yüksek havacılık ile uğraşabilen bir dünyanın emekli pilotunun, yüzyıllardır daha üst teknolojide galaksiler arası araç uçuran bir medeniyetin pilotunu madara etmesi ve bunun sebebinin de siyah ve kadın olması çok abes geldi. Yani tam bir “hani yersen ?!” sahnesi idi. Zaten o karakter komedi. Tüm faşist şeylere karşı çıkan bir totem o. Bir karakter değil. Doksanlı yıllar ,körfez savaşı amerikasında zenci bir kadın savaş pilotu oluyor ve en iyi arkadaşı da beyaz bir kadın pilot. Hadi beyaz olanın süper güçleri var ondan uzaylı pataklıyor. Bu ise girl power and black power kombinasyonu ile dövüyor falan. Bu olamaz demiyorum, bundan rahatsızlık da duymadım ancak sadece bunun farkında olarak izleyebiliyor olmak ile bunu yemek arasında fark var diyorum.
Gezegen patlatabilecek füzeleri ve onu fırlatan gemileri tek elden halledebilen Captain Marvel, 3-4 tane asker için “ben zaman kazanırım” hallerine giriyor. Film olsun sahneler bunlar.
Sonra Jude Law(Yon Rogg idi sanırım) karakterinin bu kızın gücünü aldığını sanması da komik. Ulan aranızda hiç elinden ışın atan biri yok. Belli ki bu kız senden hariç başka bir kaynaktan daha besleniyor. Kendin görmüşsün, enerji çekirdeğini emdiğini ve buna kanaat getirmişsin. Skrull gemisinde 25 tanesini pataklayıp tek başına kaçan kızın çipini kapattın diye işi bitti sanmak ve ellerini bağlayıp öylece yenileceğini düşünmek de ayrı bir başka “film olsun” sahnesi.
Ha bunları anlatıyorum ancak yanlış anlamayın bunlar aslında çok fazla taktığım ve puan kırdığım şeyler değiller çünkü bu tipler şeyler bu türün her karışında olan bir şey. Ancak hikayen bu kadar düz olunca bunlar göze batar hale geliyor sadece.
Flerken Kedi olayı ise bence Marvel’ın klasik Pathos çılgığınlığının (GoG ile başlayan) son halkası olmuş. Çok abartıldığını düşünüyorum. Beğenmedim, o kadar da gülmedim. İki doksanlı yıllar basit insanının sıradan bir kediden böyle bir şey çıkmasına bu denli çabuk uyum sağlayıp bunun üzerinden şakalı triplere girişmeleri de bana bir film izlediğimi çok sert biçimde hatırlatan bir şey oldu ve ben bunu sevmem. Filmler gerçekten gerçek hayatın ya da paralele bir evrenin gerçekliğinin kurgusal bir dille bize anlatılışı sanki bir portal ile başka bir dünya ya da başka bir haya açılışı gibi hissetmek isterim. Ancak bu gerçekliği ve doğallığı bozan şeyler ” ha matinedeymişiz hala” kafası yaratıyor.
Zaten Captain Marvel başta neyse sonda da o ve ihtiyaç duyduğu her şeyi sadece daha çok isteyerek elde edebildiğini ve bunun ne kadar düz ve sıkıcı olduğundan bahsetmiştim. Bu formülün işlediği karakterler olabilir. Captain America gibi, yani adam 70 yıl önce etik ve ahlak açısından neyse o. Ancak Steve Rogers’ın 2 önemli farklılığı var.
1.si Bu karakter yapısının farklı bir zamana adaptasyonu ve değişen dünya ile kendisinin de işleyiş yapısını değiştirmesi.
2.si Captain America, bir sembol. Zaten çok altere olmaması çok değişmemesi gerekiyor.
Captain Marvel bu şıkları karşılamadığından bu düz “straight forward” tavır sempatik olsa da sıkıcı ve ölgün kalıyor.
Kree-Skrull twisti film adına bence en güzel şeydi ve Captain Marvel’ın köken hikayesini de sevdim. Ancak bir bombanın çekirdeğinden gücünü almaktansa sevdiği bir uzaylının, bir kahramanın gücünü ve mirasını taşıyan Carol’ı tercih ederdim. Bu şekilde çok fazla bir kadından çok bir kitle imha silahı sembolü olmuştu.
Sembol demişken. Jude Law’ın karakterinin onun kanından olduğunu söylediği ve kendisini ancak onun şartlarında yenerse kendisini kanıtlayabileceğini söylediğinde Carol’ın onu havaya uçurmasını herkes filmin “tüm klişeleri yıkan” sahnesi gibi yorumlamış ancak sahne baştan aşağı klişe.
1.si Jude Law’ın oradaki tiradı ve çıkışı o kadar bariz bir Pathos anı gelecek dedirtiyor ki ben 100 metre öteden anladım. Kör göze parmak idi, yani gerçekten doğal akışında bu sahneyi yapsalar çok daha şaşırırdık ve çok daha güçlü bir sahne olurdu.
2.si Sana kanıtlayacağım bir şey yok. Mesajı güzel orada gerçekten de ona kanıtlayacağı bir şey yoktu. Ancak burada şöyle bir yanlış var. Kanıtlayacağı bir şey olmaması “gerekmediği” için mi ? Yoksa “zaten kanıtlanan kanıtlandığı” için mi ?
Gerekmemesi mantıklı olan çünkü buna ihtiyaç duymasına hiç gerek yok. Ancak kimileri ikincisi gibi algılamış ve buna yükselmiş ancak burası yükseleceğiniz değil aksine üzüleceğiniz yer çünkü tüm o kadın her konuda >= erkek kalıbını ezen ve aslında altan alta karakteri kötü bir pozisyona sokan bir sahneydi. Çünkü tüm o güce rağmen gidip kapışmadı. Ağzına ışın çaktı. Ha Carol korktu mu ? Hayır. Onu kastetmiyorum. Ancak “kanıtlayacak her şeyi kanıtlamış” da olmadı. Gerek olmadığı için öyle yaptı. Böyle düşünmek daha mantıklı öbür türlü girl power coşkusu kasacağım derken aksine yine karakteri ve kadını geride kalmış taraf yapıyorsunuz.
3.sü Oradaki metafor Ademin, kaburga kemiğinden yapılan kadının, Adem’e “senin kaburga kemiğinden çok daha fazlasıyım ben ve bunun için bir kanıta da ihtiyaç duymuyorum.” idi aslında. Ancak bu o kadar kör göze parmak ve yüzeyseldi ki. Ve sırf komedi sahnesi olsun diye (Hulk’un Thor’a attığı yumrukla başladı tüm bu trope) adamı şutlayınca tüm o Havva’nın kendisini gerçek kılışı metaforu eridi gitti. Çünkü her kadının elinden nükleer ışın atabilme becerisi yok. Yani filmin girl power kafasında olduğu oradan belli.
Gene bu kıyasa girmek istemesem de tek denk örnek olduğundan gireceğim. Misal Wonder Woman finalinde (WW’nin final sekansı daha kötü o kesin ancak bunun sebebi kurgu ya da karakter değil işlenişi idi.) WW, Ares ona yeni dünya düzeni öngörüsünden bahsederken WW ağzının ortasına ışın atsa nasıl olurdu bir hayal edin bakalım. Saçma sapan olurdu (evet olduğundan bile daha saçma sapan). WW’nin finalinde kadın en azından bazı şeyleri yutmak ve özümsemek zorunda bırakıldı. insanların ve erkeklerin suçlarının tek kaynağının tanrısal bir varlık olmadığı, kendi doğalarında bu kaosu barındırdıklarını ancak aynı doğalarında iyiliği de barındırabildiklerini vesaire tüm bunları benimsedikten sonra ve en sevdiği adamı kurban ettikten sonra kız tanrı mod açtı.
Carol ise filmin başından sonuna o modda zaten. Ve hiç bir hikaye, fikir, mesaj, politika vs derdi yok. “Kadınım, güçlüyümi ağzına da vururum.” modunda geziyor. Bu mu yani büyük kadınlar günü filmin ? Kitle imha silahını bir kadın sembolü olarak satıp, kadınları coşturup bundan da para kıracaksın ve beyaz erkekleri zengin edeceksin. Amerika, Hollywood ve Kapitalizm sizden korkulur abi.
Sonuç:
Çok kötü bir film değil, kesinlikle bir seyir zevki var. Ancak tekrar izlenme sıklığı ve olasılığı düşük bir iş. Ayrıca kalabalıkla izlerken nispeten keyifli de tek başına aynı tadı alabilir miyiz bilmiyorum.
Kurgusal ve yapısal durumları kenara bırakır da oyunculuklara bakarsak çok matah bir şey olmasa da Brie Larson’ın umduğundan daha iyi bir iş çıkarttığını söyleyebilirim. Yardımcı roller ise idare ediyordu ancak tüm rolü Skrull kumandanı Telos çalıyordu diyebilirim. Müziklere gelirsek bu konuda oldukça standart formül ile ilerlemişler ve akılda kalıcı pek bir şey yoktu.
Gidin izleyin ancak özel zaman ayırmak için çabaya girmeyin. “Böyle kadın filmi mi olur” triplerine de çok girmeyin. “Böyle kadın filmi olur” havalarına da çok girmeyin. Nitekim ne gömün, ne de çok övün. Orta irtifalarda uçmanız gereken bir iş olduğunu düşünüyorum.
Filmin Infinity War ve Endgame arası geçiş projesi olması ise aynı zamanda hem en büyük şansı (çünkü izlenmesi zorunlu hale getiriliyor) ancak hem de büyük şansızlığı (çünkü tüm kadın gücü, yürü be marvel falan temasının aslında sadece bir geçiş olduğunu, plot device’ın kökeni olduğunu anlıyorsunuz).
Filmin takdir ettiğim yönleri ise inatla bir final boss ve dövüş arayışına girmeden hikayesini sürdürmesi ve gerçekten kahramanlık için kahramanlık yapan altına başka arabesk motifler sokuşturmayan adil bir karakter çıkarmaları idi. Ayrıca tüm bu “kadın gücü” olayında dürüst olunmayan ve bayağı noktalara rağmen seksapelite ve kadın-erkek şakalarına bulaşmadan eli yüzü temiz çıkabilmesi büyük başarı idi. Ama biraz bayağı idi maalesef.
-Değerlendirme-
Karakterler ve İlişkileri: 60/100
Derinlik & İşçilik: 55/100
Efektler & Görsellik: 77/100
Türünün Gereklilikleri: 65/00
Hikaye & Evren Dizaynı: 62/100
Özgünlük ya da Etki Gücü: 51/100
Zamanlama & Ritim: 63/100
Genel Ortalama Puan: 61-62/100
Şahsi Kanaat Notum: 58-60/100
(not: fikirlerim ileride değişebilir çünkü bence filmin esas notu sinemada izledikten sonra birde ev ortamında izediğinizde ortaya çıktığını düşünüyorum.)
Tüm Hakları www.kahramanbaykus.com ve hazırlayan yazara aittir. Site ve yazar adı belirtilmeden ya da orijinal sayfanın linki verilmeden içeriği paylaşanlara hukuki yaptırım uygulanacaktır
İlk Yorumu Siz Yapın