Bu yazıda, Berserk mangasının 83. bölümüne tekabül eden, ‘Berserk: Kayıp Bölüm’ veya ‘Berserk: Shinen no Kami 2‘ olarak da bilinen bölümü ele alacağım. Bu bölüm, zamanında, Berserk’in yayımlandığı dergi olan Young Animal’da çıkmış fakat daha sonradan Berserk’in ciltlerine, Miura’nın isteği üzerine konulmamıştır. Miura, sebep olarak, bu kadar büyük bir şeyi çok erken açıklamanın kendisini yazar olarak kısıtlayacağını ifade etmiştir. Bu sebeple, bu bölümün kanonluğu, yani hikaye açısından geçerliliği tartışmalıdır. Eğer Miura’nın asistanları mangayı devam ettirmezse, Kayıp Bölüm’de anlatılan şeylerin doğru olup olmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Lakin yine de ilgi çekici bir bölüm ve Berserk’in içerdiği kimi felsefi temalar hakkında ilginç şeyler anlatıyor. Bölümde anlatılanlar kanonlaştırılmasa bile, kendi başına incelemeye değer.
Başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum. Normalde, bir gün Berserk hakkında yazarsam, bunun daha kapsamlı bir şey olmasını planlıyordum fakat Miura’nın vefatı sebebiyle, bu tarz bir yazıyı ona adamak istedim. Bu yüzden, temasal incelemeler yaptığım diğer yazılarıma göre daha kısa bir yazı oldu.
[Aşağıda kendi çevirimle verdiğim bölüm ve yazdığım yazı, Berserk’i okumayanlar için spoiler içermenin yanısıra, Berserk’i okuyanlar için de hikayeyle ilgili pek çok şeyi açık etmektedir. Okuyup okumamak size kalmış.] [Bu yazı, yazarın kendi sitesinde de yayımlanmıştır.]Kayıp Bölüm
Griffith: Tanrı mı?
TANRI: HOŞGELDİN, İNSAN.
Griffith: Sen Tanrı mısın?
TANRI: BEN, DÜŞÜNCESİYİM.
TANRI: KÖTÜLÜK DÜŞÜNCESİ. ARZULANAN TANRI.
Griffith: Tanrı… bu Tanrı mı? Bu kocaman… et yumrusu?
TANRI: GÖRDÜĞÜN ŞEY BENİM BİR PARÇAM. ÇEKİRDEĞİM. ETRAFINA BAK.
Griffith: Bu da ne?!
TANRI: BİR DUYGULAR DENİZİ. BÜTÜN İNSANLAR, RUHLARININ DERİNLİKLERİNDE, BENLİĞİ AŞAN ORTAK BİR BİLİNÇ BARINDIRIR. BİR TÜR OLARAK KOLEKTİF BİLİNÇLERİ. ONUN KARANLIK TARAFI BU KABARAN OKYANUS. BEN BU KABARTILARDAN, BU DÜNYANIN EGOSU OLARAK DOĞDUM.
TANRI: BEN BU DÜNYAYIM. HER İNSANIN KALBİNDE BARINAN KARANLIK. KÖTÜLÜK DÜŞÜNCESİ. BU TANRIDIR.
Griffith: Tanrı… bu… bu, tanrıyı insanlar mı yarattı demek oluyor? Bu, bunu arzulayan insanlıktı mı demek oluyor? Bu dehşet verici şeyi? Bu… bu şey gibi görünüyor…
TANRI: CEHENNEM. BAZILARI BUNA ÖYLE DİYOR.
Griffith: Cehennem…
TANRI: BU BÜTÜN BİLİNCİN BİRÇOK KATMANININ SADECE YÜZEYİ. LAKİN BİLİYORSUN. BU YERİN SON DERECE İNSANİ OLDUĞUNU BİLİYORSUN.
TANRI: ŞİDDET VE YALNIZLIK. BU YER HER TÜRLÜ BULANIK OLUMSUZ DUYGUYLA DOLU. GERÇEKTEN İNSAN DOĞASINI TANIMLAYAN İSTENÇ [İrade olarak da çevrilebilir].
Griffith: Evet, bu doğru. Bu… benim içimde. Bunu hissedebiliyorum: Ama neden? Neden doğdun? Neden insanlar tanrı denilen bu istenci [iradeyi] doğurdu?
TANRI: İNSANLAR NEDENLER ARZULADI.
TANRI: ACI İÇİN NEDENLER. HÜZÜN İÇİN NEDENLER. HAYAT İÇİN NEDENLER. ÖLÜM İÇİN NEDENLER. NEDEN HAYATLARI ACI ÇEKMEYLE DOLUYDU? NEDEN ÖLÜMLERİ ABSÜRTTÜ? BİLGİLERİNİ AŞMAYI SÜRDÜREN KADER İÇİN NEDENLER İSTEDİLER.
Griffith: Ve bu tanrıydı.
TANRI: VE BEN ONLARI ÜRETİYORUM ÇÜNKÜ VARLIĞA GETİRİLMEMİN SEBEBİ BU. BEN KADERİ KONTROL EDİYORUM.
TANRI: İNSANLIĞIN ÖZÜNÜN İRADESİNE UYARAK HER İNSANIN KADERİNİ ÖRÜYORUM.
Griffith: Bu, benim kaderimi kontrol eden şey sensin anlamına mı geliyor? Her şeyin bu şekilde olmasını sağlayacak şekilde her şeyi ayarlayan şeysin anlamına mı geliyor?
TANRI: BURADA OLACAĞIN UZAK GEÇMİŞTE OTURMUŞTU. DOĞACAĞIN ZAMANLARIN YOLUNU AÇMAK İÇİN TARİHİ MANİPÜLE ETTİM. İNSAN BİLİNCİNİN ALT SEVİYELERİNE TESİR EDEREK VE KANI KANLA BİRLEŞTİREREK, SENİN OLDUĞUN KİŞİYİ OLUŞTURACAK SOYU YARATTIM VE SENİN İÇİN UYGUN BİR BAĞLAM YARATTIM.
Griffith: Kader… benim… Tanrı! Benden ne istiyorsun?!
TANRI: İSTEDİĞİN GİBİ OL.
TANRI: BEN SENİN KALBİNİN DERİNLİKLERİNDE BULUNUYORUM, SENİN BİR PARÇANIM. SEN, TÜRÜNÜN BİLİNCİNİN BİR PARÇASISIN, BENİM BİR PARÇAMSIN. SENİN ARZUN BENİM DE ARZUMDUR. SENİN EYLEMLERİNİN KENDİSİ, SENİN TÜRÜNÜN TAMAMI İÇİN UYGUN OLACAK. İNSANLIĞA ACI VEYA KURTULUŞ GETİRSİNLER.
TANRI: İSTEDİĞİN GİBİ YAP, SEÇİLMİŞ KİŞİ.
Griffith: Eğer öyleyse, kanatlar istiyorum.
TANRI: BU İÇ DÜNYANIN DOLUCA İÇERDİĞİ HİSLERİN GÜCÜNÜ YANINA AL VE BEDENİN OLAN BU FİZİKSEL ALANI, VAZİFEN İÇİN UYGUN BİR ŞEKLE DÖNÜŞTÜR.
Tema ve Felsefe
Bu bölümde anlatılmak istenilen, genel olarak oldukça net bir şekilde verilmiş. Evrende aslında bir tanrı yok ve insanların hayatları anlamsız, sebepsiz. Sebepsiz yere acı çekiyorlar, sebepsiz yere üzülüyorlar, sebepsiz yere ölüyorlar. Ölümün hiçbir anlamı yok ve yaşamak için bir sebep aranıyor. Lakin bütün bunlara rağmen, evrenden bir cevap yok… ta ki Tanrı doğana dek. Tanrı, insanların bütün bu sorgulamalarının sebebi oluyor.
Bu aslında oldukça basit ama ilgi çekici bir yazım. Bizim dünyamızda, varoluşçular, nihilistler ve daha nicesi, bütün bu sorgulamaları yapmıştır. Pek çok düşünür, bir tanrı olmadığını ve dolayısıyla, insan hayatının nesnel bir anlamdan yoksun olduğunu düşünmüştür. Bu görüşe göre, aslında acı çekmemiz için hiçbir anlamlı sebep yoktur. Üzülmemiz için hiçbir anlamlı sebep yoktur. Doğmuş olmamız veya ölmemiz için hiçbir anlamlı sebep yoktur. Evrenin bize yanıtı kocaman bir sessizliktir. İnanç sadece bir istektir veya en iyi ihtimalle kesin değildir. Elimizde olan yegane şey, anlamdan yoksun doğal süreçlerdir. Ancak bir spermin bir yumurtayı döllemiş olması veya fizik yasaları bir anlam sağlayamaz. Bu yüzden, nesnel bir anlam yoktur, denir.
Bu, kurguda yeni bir şey değil. Varoluşsal kaygıyı ve nesnel anlam yoksunluğunun yarattığı acı ile boşluğu işleyen çok fazla eser var. Lakin Berserk’in burada yaptığı, bütün bunlara bir sebep sağlamak oluyor. Carl Gustav Jung’un ‘kolektif bilinçaltı’ fikrinden esinlenerek, insanlığın bir ‘kolektif bilinci’ olduğu söyleniyor (Bilinç denmesine rağmen, bilinçaltı diye düşünmek daha doğru olabilir çünkü hem Jung’un fikri bilinçaltı şeklinde geçmektedir hem de Berserk’teki Tanrı, bunun “insan ruhunun derinliğinde” olduğunu söylüyor. Yani bilinçaltı olduğu ima ediliyor).
Bu kolektif bilinç veya bilinçaltının arzuları, istenci, bir tanrının doğuşuna yol açıyor. Yukarıda bahsedilen psikanalitik temayla uyumlu bir şekilde, Tanrı’nın “bu dünyanın egosu” olduğu söyleniyor. Ego, psikanalizde, bilinçaltı ve bilinci bağlayan köprüdür. Kişinin gizli arzularıyla, gerçekliğin taleplerini eşleştirmeye çalışır. Başka bir deyişle, gerçek dünyadaki koşullarda, arzularımızı yerine getirmeye çalışmamızı sağlar. Berserk’teki Tanrı’nın yaptığı da bu oluyor. İnsanlığın kolektif neden arayışına, bu dünya koşullarında bir cevap yaratıyor. Yani onun arzularını gerçekleştiriyor. Lakin bu eylem, insanlığın olumsuz duygularından doğduğu için, oldukça çarpık bir şey oluyor.
Bu noktada, iki şeye değinmek gerekiyor. Öncelikle, Tanrı’nın doğumunda olumlu değil, olumsuz duygular ağır basıyor. Yani insanlığın kolektif duygularında, olumsuz olanlar daha ağır basıyor. Böylelikle, insanlık hakkında negatif bir portre çiziliyor. İkinci olarak, bu tanrı, insanlara bir sebep ve anlam veriyor. Ancak, absürt, objektif olarak anlamsız bir hayat, bu anlamın yanında daha iyi bir şey olarak kalıyor. Berserk evrenindeki bütün canavarlar, Tanrı’nın manipüle ettiği bütün olaylar, bu anlam istencinden doğuyor. Miura’nın ilgi çekici yaptığı şey de, tam olarak bu oluyor. Bize öyle bir dünya ve durum yaratıyor ki, insan, anlam yerine anlamsızlığı tercih eder hale geliyor. Bu açıdan, Kötülük Düşüncesi konsepti, varoluşsal sorgulamalara verilmiş ironik bir cevaptır. Sonuçta, insanlığın anlam ve nesnel bir sebep arayışı, pek çok kişi tarafından yüceltilen bir özelliktir. “Peki, ya gerçekten nesnel bir anlam bulsaydık ve bu anlam şeytani bir şey olsaydı?” Miura işte bu soruyu soruyor.
İşin diğer yanında, Tanrı, Griffith’in acı veya kurtuluş getirebileceğini söylüyor. İkisinin de, kendisinin ve dolayısıyla insanlığın istencine uygun olacağını söylüyor. Şu ana kadar, Griffith’in, dünyaya indikten sonra, ikisini de getirdiğini söylemek yerinde olacaktır. Griffith’in kendi krallığını kurma planı hem dünyanın canavarlarla dolup taşar bir hale gelmesine yol açtı hem de kendi krallığı içerisindeki insanlık çok daha güvenli bir hayat sürüyor. İşin sonunda Griffith’in nereye varacağı veya Guts ile Skull Knight’ın onun planlarını bozup bozmayacağı bilinmez -belki de bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz- ama hangisinin gerçekleşeceğine bağlı olarak hikayenin ne anlattığı değişiyor. Eğer Griffith kurtuluş getirirse, insanlığın arzuları ve neden isteği, göreli olarak olumlu bir sona ermiş olacak. Eğer Griffith acı getirirse, tam tersine, bunların hepsi olumsuz bir sebeple gerçekleşmiş olacak. Bu yüzden, Tanrı’nın planının sonunu görmeden, hikayenin tam olarak ne anlattığını söylemek mümkün değil.
Sonuç olarak, Berserk’teki Tanrı, hem nedensellikten hem de nedensizlikten doğmuştur. Nedensellikten doğmuştur çünkü kaderin kendisidir. Neden-sonuç ilişkisinin, insanlığın olumsuz duygularına bulanmış halidir. Bir neden olması isteğinin yanıtıdır. Nedensizlikten doğmuştur çünkü insan yaratmadığı sürece, evrende (anlamlı) bir neden yoktur. Ancak bazen bir anlam ararken belki de dikkatli olmak gerekir. İstediğiniz şeyi bulabilirsiniz.
Berserk serisini okuduğum zaman geri döneceğim umarım o zamana kadar kapanmaz site 🙁 Nereye kadar okursam hikayede açık ettiği yerlerden spoiler yemem ya da 3 filmi izleyip sonra seriyi okuyacağım acaba ilk 3 filmden ve 83.bölüme kadar okuduktan sonra büyük spoilerlar içerecek mi benim için hala?
Dediğim sebeplerden dolayı yazar bölümü yayımlamadığı için birçok şeyi açık ettiğini söylemek yerinde olacaktır.
mangayı okurken de bu tarz kısımlardan bir şey anlamamıştım bu yazıdan da bir şey anlamadım. bu, felsefe bilgimin ciddi anlamda sıfır olmasından mı kaynaklı yoksa iq de problem mi var?
Kendinize yüklenmenize gerek yok, felsefi bilgi ve/veya bakış açısı eksikliğindendir diye tahmin ediyorum. Varoluşçuluğa biraz bakarsanız belki aklınıza daha çok yatar.
Bu noktada “Tanrı’nın ölümü” denilen mevzu oldukça temel bir yere sahip. Modern düşüncenin (bilim, felsefe vb.) gelişmesiyle, pek çok filozof Tanrı fikrinin artık entelektüel olarak öldüğüne, yani inandırıcılığını, hükmünü vs. kaybettiğine değinmiştir. Bundan yola çıkarak, insanların hayatlarında anlam bulma yollarının da sarsıntıya uğradığını söylemiştirler. Bunun sebebi, modern devir öncesinde, insanların hayatlarındaki “nesnel” olarak gördükleri anlamı Tanrı fikrine dayandırmalarıdır. Eğer bu Tanrı fikri olmazsa, o zaman insanların hayatında “nesnel” olarak gördükleri bir anlam da olmayacaktır, denir. Böyle bir “nesnellik” olmayınca, hiçbir anlam olamayacağından korkulmuştur. Bundan dolayı bir “varoluşsal kriz” doğmuştur çünkü anlam denilen şey insan varoluşu için oldukça temel bir yere sahiptir.
Bu bilgiler belki biraz yardımcı olur. Dediğim gibi, “Tanrı’nın ölümü” ölümü varoluşçuluk hakkında daha fazla şeye bakabilirsiniz.
Akıl erdiremeyecek kadar güzel.