Güncel olarak okuduğum serilerin aylık ya da 2 haftada bir şeklinde çıkan sayılarını o ay içerisinde kısaca değerlendirip, hakkında 3-5 bir şeyler yazabileceğim bir seri başlatıyorum. Güncele gelir gelmez benzerini Çizgi Romanlar için de yapacağım. Ayları nasıl bölüştüreceğim ise net değil yani ayın şu gününden şu gününe ya da her ayın 20si vs gibi bir şey diyemiyorum çünkü aylık okuduğum iki seride başına buyruk. O sebeple ikisinin de yeni bölümünü ne zaman okumuşsam o zaman yazarım tamam mı ?
UYARI: Aylık sayı inceleme yazısı olarak elbette yoğun spoiler içerecektir !
Aylık Manga İncelemeleri 1. Bölüm
Beastars #81, #82, #83, #84, #85
Demiştim okuduğum seriler başlarına buyruk diye. Yazar Paru Itagaki, yani Paru Aplamız 1.5 ay ortadan kaybolduktan sonra kısa bir bölümle heyecanı artırmış sonra bir ay daha kaybolmuştu. Bu seri aylık mı yoksa 2 haftaya 1 tarzı bir seri mi ne ben ne de yazarı çözebilmiş anlaşılan. Ancak tuhaftır ki dün 5 bölüm birden yayınladı. Artık tatile mi çıktı yoksa geçmiş gecikmeleri mi affettiriyor bilmiyorum, araştırmadım da. Aldım okudum.
Beastars #81: A Pair of Eyes As Round and Dark As Soup Bowls:
İlk bölümde serinin centilmen ve kibar etcillerinden Tao‘nun tamamen yanlışlıkla, gücünü ayarlayamadığından arkadaşı Kibi‘nin kolunu koparttıktan sonra ilk görüşmelerini görüyoruz. Kibi’nin affedici ve de büyük resmi gören tavırlarını okumak gerçekten duygusal vede tatmin verici anlar idi. Akabinde Boz Ayı Riz‘in sadece kas yığını bir cani olmadığı manipülatif olarak da az malın gözü olmadığını anladığımız anlardı. Legosi‘yi çok büyük bir çıkmaza sokmayı tam başarmak üzere idi ki okulda Riz’in ne mal olduğunu bilen 2. kişi olan Pina (şaibeli transfer öğrencimiz) durumu kontrol altına aldı. Şimdi Legosi’nin Riz ile arasındaki düşünsel farklılığın idrakına varabilmek için onunla kapışacağını biliyoruz. Legosi her zaman tuhaf yöntemlerin karakteri olmuştur zaten. Nitekim heyecan sürüyor.
Bölüm Puanı: 87/100
Beastars #82: Across The Universe
İlk 4 sayfa Itagaki Paru‘nun kendi stilinde çok hoş ilüstrasyonlarını barındırıyor. Akabinde anlıyoruz ki Legosi’nin , Riz ile mücadele etmekten kastı dövüş değil. Öldürme duygusunun ne olduğunu anlamakmış bu uğurda da küçüklüğünden beri sevdiği ve ilgi duyduğu böcek türlerinden bazılarını yemeye çalışacağı bir meditasyon, ayin ortamı düzenlediğini görüyoruz. Tabi Badass Mentor Panda olarak tasvir edebileceğim Gouhin-san‘da başında duruyor. Bu bölümde Legosi ilk defa mikro da olsa bir cana kıydı ve o an bildiğin Shougeki no Soma’daki lezzet tariflerini andırır cinstendi. Moth-San ile Legosi’nin hayata dair konuşması da çok hoştu. Sonuç ise ; “Life is Beautiful” yani “Hayat Güzeldir.”
Legosi’nin canlı bir hayvan yiyerek edindiği protein bir şekilde etçil iç güdülerini tetikledi ve traşlı tüyleri bir gecede yeniden uzadılar.
Bölüm Puanı: 88/100
Beastars #83: A Hug From You is Worth More Than My Bed
Legosi‘nin aydınlanma akşamının ardından gece Haru-chan (Legosi’nin aşık olduğu tavşan ! Evet bu seri işte böyle tuhaf bir şey …) ile ilgili gene vahşi ıslak rüyalar gördü ve bunun ardından. Yediği larvanın ruhu olan Moth-San’ın bilgee sözlerinden sonra tek elde ettiğim kürküm mü ? Bende mi sıradan erkek etçiller gibiyim. Hiç mi bilgelik, vakurluk edinemedim de Haru’yu düşünüp duruyorum. Rüyalarım çok gerçekçileşmeye başladı kokusu, dokusu vs diye kendinden geçerken o sırada gerçek Haru’nun elini sıktığını anladığındaki Legosi’nin tepkisi beni kopardı. Mangakamız Paru bu tip karikatüristik çizimlerde cidden çok şeker işler çıkarıyor.
Ancak tüm şu Louis – Legosi- Haru üçgeninde Legosi’nin sürekli alttan alan kendisini bir türlü açık etmeyip hep kontrol altında tutan tavrı bir yerden sonra baya bir high-school drama janrası materyali yapıyor kendisini ve taşıdığı seriyi. Sosyolojik göndermeleri ve kullandığı allegorileri ile toplumsal olayları işlediği bölümleri sevsem de ikili-üçlü ilişkiler de (özellike söz konusu aşk, hoşlantı vs ise) çok itici bir seri olabiliyor.
Sonunda Legosi Vs Riz yaşanacak ve hiç bir şahit de yok. Riz’in tasarımı gördüğüm en iyi kurgusal saykolardan biri o suratla en centilmen pofuduk ayıcıklardan biri de olabiliyor, tam bir canavar da. Bakalım kapışma nasıl geçecek
Bölüm Puanı: 77/100
Beastars #84: Turbulance-Inducing Claw Strikes
Sayı renkli ve çift sayfalık yer kaplayan devasa bir Riz Vs Legosi illüstrasyonu ile başlıyor ve çok etkileyici bir giriş idi. Ayrıca Kodansha dergisinin 42. Ödüllerinde en iyi shounen ödülü aldığını da duyuruyor. Zaten enteresan bir biçimde başladı başlayalı ödüle doymayan bir yapım olmasına rağmen popülaritesi epey düşük. Neyse biz konuya dönelim.
Ve ilk sayfada hemen soyunma odasının sınırları ve bu 4 köşe duvar içerisindeki karakterlerimizin pozisyonlarını belirten bir panel görüyoruz. İşte bu bir dövüşe başlamadan yapılması gereken bir şeydir. Eski Hong Kong sinemasındaki geniş açıdan alınan uzun çekimli dövüş sahnelerinin anımsattı bana…
İlk konuşan Riz oluyor ve odanın küçüklüğünden bahsediyor yani panel ve konuşma balonları beraber bir kompozisyon oluşturuyorlar. Ardından Riz sevimli ayı modunu takınıyor ve ardından Legosi klasik “büyük kötü kurt” pozuyla Riz’in bu tavrının onu nasıl tav ettiğini belirtiyor.
Harika bir ilk sayfa ilk panel mekanı gösteriyor. Sonraki karşılıklı iki panel ise birbirinin tamamen zıttı bu iki karakterin hem metin hem de görünüş olarak dialektik ilişkisini kısaca özetliyor. Riz, pofuduk ayı görünümüde bir sosyopat ve Legosi ise büyük kötü kurt görünümüde belki de evrenindeki en narin ve centilmen etçil. İlk sayfa da hemen bu karakterlerin “neden, nerede, niçin, ne zaman” kapışacağını anlıyoruz. Ve bu dövüş için uzun bir alt yapı hazırlamıştı mangaka Itagaki Paku. İlerleyen sayfalarda ise bize “Nasıl kapışacaklar ?” sorusunu vaat ediyor. Basit ama etkili bir yöntem.
Şu ilk panele dönecek olursam eğer karakterlerin yerleştiriliş şekilleri de bence kasti. Paru abla bunu uzun uzadıya düşünmediyse bile yazdığı evren ile olan içgüdüsel ve otomatikleşmiş ilişkisi bence ona bu paneli çizdirmiş.
Legosi oda’nın duvardan duvara dolap olmayan ve üzerinde bir çıkış noktası olan (kapı) tek duvarı arkasına alıyor ve vücudunun yarısı Riz’e dönük iken, diğer yarısı kapıya dönük. Riz ise tavandan tabana ve duvardan duvara dolaplarla kaplı 3 duvarın tam ortasında tüm haşmetiyle duruyor ve arkasında kalabalık onun hayvani gücünü daha iyi vurguluyor. Ve tüm vücudu Legosi’ye dönük halde.
Legosi, Riz’in iç dünyasını anlayabilmek için bir canlı yedi ancak bu ilk ve tek tecrübesi idi ve bir larva idi. Riz ise kendi kulüp arkadaşını okulda yemiş bir canavar. Nitekim Legosi, ayının inine girdi ama henüz onun dünyasına ait olmaktan çok uzak o yüzden bir omzu kapıda ve odanın en aydınlık köşesinde Legosi duruyor. Çünkü Legosi bu durumdan istediği an kurtulabilir. Ancak Riz için bir geri dönüş yok bu kaddar düzenin bir parçası ve bir katil. Daha ilk sayfa da ben bunları çıkarabiliyorum. Hatta ilk panelde…
Devam edelim…
Riz ile Legosi arasındaki stil farkını belirten bir diğer şey Riz sadece kollarını kıvırırken Legosi üstü tarafını Bruce Lee edasıyla tamamen çıkarıyor. Neden ?. Çünkü Riz buradan çıkar çıkmaz tekrar o pofuduk ayı olmak zorunda kendisini asla çok kaptıramıyor. O bir oyuncu, bir aktör. Legosi ise bir işte varsa o işte her şeyiyle var olan duygusal ve de mert biri. Oyun yok, rol yok.
Riz, Legosi ile tartışmaktan ise onu yemek ile daha çok ilgilendiğini belirterek katillik ve etçillik boyutunun ne seviyede olduğunu dövüş başlamadan açıkça belirtiyor. Ancak Legosi şanslı ki Riz’in okul içerisinde alması gereken güç azaltıcı, uyuşturucu haplar etkisini gösteriyor bu etkiyi azaltmak için bal yemeye kalkışmadan Legosi dalıyor. Ancak sonrasında olanlar Legosi’nin işine yaramıyor ve Riz yaraladığı Legosi’yi alıp kimsenin araya girmeden yiyebilmek için başka yere götürüyor…
Az önce çıkış tarafında durduğu oda da çıkmayan Legosi bu sefer çıkışı Riz’in devasa vücudunun kapattığı duş odasında Riz ile başbaşa kalıyor.
Ve Legosi çok iyi bir giriş ile Aşk ve Sevgi kartını oynasa da bunun ne kadar yeriydi ve Riz üzerindeki etkisi böyle mi olmalıydı emin değilim. Paru abla bunu ya çok erken oynadı ya da ilerleyen bölümlerde yapacağı sihirbazlık numarasına bizi hazırlıyor ancak bölümü okurken tam bu nokta da hevesim kaçtı gibi.
Legosi’nin dedesi Komodo Ejderi çıktı ne oluyor lan ?
Bölüm Puanı: 86/100
Beastars #85: Is Our Blood Divided by Sewage
Dedesi dişi bir kurta aşık olduktan sonra ortalıktan kaybolmuş. Tamam ırklar arası aşkın yani Kurt Legosi ve Tavşan Haru‘nun önünü nispeten bir hamle yaptı yazar ama neden şimdi ? Legosi 1/4 sürüngen çıktı arkadaş.
Hmm Legosi’nin Dedesi, dedesinin türler arası evliliği ile Legosi’nin annesinin ölümü arasında bir bağ var ve bu bağında Legosi Vs Riz dövüşü ile bir bağı olacak belli ki. Legosi dayak yerden “özür dilerim büyük baba” demeye başladı. Yani tam farklı bir lezzeti tadarken biri zorla başka bir lezzeti ağzınıza tıkar ve bu ya çok iyi sonuçlanır ya da çok kötü arası yoktur. Dur bakalım tüm bu “Sevgi Her Şeyi Fetheder!” kartı ve Legosi’nin garip geçmişini bu savaşa sokmanın sonuçları ne olacak ?
Legosi burada okuyucunun sesi oluyor “Tem‘i yedikten sonra nasıl hala normal davranabiliyorsun ?” , “Sadece basit kafalı bir kötü adam olsan senden nefret etmem çok daha kolay olurdu.” gibi cümlelerle yazarın bizim söyleyebileceğimiz olası söylemlerin farkında olduğunu belirtiyor. Açıkçası, iyi-kötü , siyah-beyaz arasındaki git gellin bu denli beklenmedik olduğu bir seride bu dövüşün bir kez daha ertelenmesi beni şaşırtmadı (bu ikinci karşılaşmaları idi) ama hoşuma da gitmedi. Tabi ben bunları derken bir sonraki sayfada çift sayfalık dev bir tek panelde ikili bir birine girmek üzere olduğunu gördüm ve Paru Apla bana bir sürpriz daha yaşattı. Tam ölümü gösterip hastalığa razı edecek derken, bambaşka bir şey oldu ve her şey kaldığı yerden devam etti. Ve yazar yine Legosi’yi bizim sesimiz yaptı.
“Seni asla affetmeyeceğim !”
Bende öyle hissediyordum çünkü, herkesi salak yerine koyan bir katilden bahsediyoruz sonuçta bu kadar çabuk ve ucuz bir anlaşmaya varma olmamasına sevindim. Yazar açıkçası “Heyecan yapma delühanlı bende kal, biliyorum ne hissettiğini” demiş gibi oldu. Ve Riz’in ağzından ikilinin birbirine olan nefreti mühürlendi. Ancak dövüş az önce araya giren görevli yüzünden devam etmedi. Açıkçası bir açıdan devasa bir ” Legosi Vs Riz” içerikli kapaktan sonra bununla kala kalmak sinirlerimi bozsa da hikaye açısından da ertelemesini bir şekilde anlayada biliyorum. Fakat sayıdan keyif alamadım o kesin. Çünkü anlamak başka bir şey keyif başka …
Legosi ile Gouhin-san‘ın son 2 sayfadaki konuşmalarında ise Legosi’nin kendine has düşünce tarzına bir kez daha tanıklık ediyoruz ancak bu kendine özgü tarz bazen karakterin ve serinin cazibesi iken bazen de laneti gibi bir şey oluyor. O kadar her şeyi fazla fazla düşünüp, kuran biri ki bir süre sonra olacak olan şeylerin ihtimali sizi yorabiliyor. Yine de heyecanlı bölümdü fakat keyifsiz…
Bölüm Notu: 78/100
Onepunch-Man – 93rd Punch: Here We Go!
Kapakta hemen Tatsumaki ablamızın hoş bir çizimiyle Murata bizi karşılıyor. Tatsumaki’nin bacısı olan Fubiki‘nin yirmide biri kadar bile ilgimi çekmese de kapak gayet hoş. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler…
Murata bu hafta 70 sayılık bölüm koymuş karşımıza, Beastars incelemelerindeki hatamı yapıp sayfa sayfa bakmayayım tamamını bir okuyayım yoksa mangaka tarafından tongaya düşürülüyorum.
Epey uzun konuşmalı bir bölüm (ilk 35 sayfayı okudum) ve Canavarlar Birliği Karargahı‘na dalmayı planlayan Kahraman Birliği uzun uzadıya planlar yaptı. Ancak şu Sweet Mask‘e bu kadar krediyi kim verdi, kim bir taraflarını kaldırıyor bilmiyorum. Onun sözde “S Class” kritiği yaptığı anlar anlamsız ve zayıf idi. Kahramanlığa dair Boku no Hero Academia serisinin iyi yapıpta Onepunch-Man’in bir türlü aşamadığı kısım sanırım burası.
Ayrıca King‘in aslında S Class olmaması hatta bir halt olmaması ancak öyleymiş gibi muamele görmesi ilk 20-30 bölüm komik idi ancak Kahramanlar Birliği hayatının savaşını verecekken hala bunun ortalarda dönmesi sinir bozucu. Ayrıca adamım Watchdog-Man nerede ?
Kahramanlar Birliğinden memurlar başka bir kahraman birliğini, büyük ihtimalde operasyon da destek görevi görecek Destek Ekibi şekillendiriyorlar. Üzgünüm ancak S heroların karargaha dalıp ortalığı dağıtıp sonra rehineyi Destek grubuna vermesi planı bana çok saçma geliyor. OPM evreni BnHA/MHA evreni gibi her beş kişiden dördünün süper güçleri olduğu bir evren değil o sebeple kahramanları kaybetmeyi nasıl bu kadar çabuk göze alabiliyorlar ? En hızlı kahaman olan Flashy Flash, Tatsumaki’nin saykik desteği ile rehineyi bulsa ve alsa çıksa bu sırada oyalama için Ordu ve A-B sınıfı kahramanlar kullanılsa. Rehine kurtarılıp artık tüm karargah dalınabilir olduğunda da Tüm S+A sınıflar içeri dalsa ya da nükleer atılsa içeri vs vs..
Her türlü planın başarısız olacağı ve Saitama gibi sınırların ve tahminlerin dışında bir karakterin günü kurtaracağı daha baştan o kadar belli ki bari 35-40 sayfa konuşma ve plan yazmayın bari diyor insan. İşin tek eğlenceli yanı belliki Saitama Ekibi kendi operasyonunu kendi yürütecek ve çok eğleneceğiz lakin belli ki Saitama çoktan işe koyulmuş.
Bölüm Notu: 76/100
İlk Yorumu Siz Yapın