Kimin Nesi: Ra’s Al Ghul

-RA’S AL GHUL Karakter Tanıtımı-

KÜNYE:

Karakter Adı: Ra’s al Ghul (Telaffuzu ; Reyş Ahl Guul)

Lakapları: Head of The Demon, The Demon’s Head(ikiside şeytanın, iblisin başı anlamında gelmekte), The Eternal One( Ebedi Olan)

Karakter tipi: İnsan / Meta-insan

Ünvanları: Suikastçılar Liginin başı, Kötü Adam, Ekstrem İdealist, Anti-Kahraman, Ailesi Babası, Lider, Aşırı Çevreci

Yaratılış: Dennis O’Neil ve Neal Adams tarafından 1971 Haziran ayında.

Yayıncı Şirket: DC Comics

Fiziksel Özellikler: Genellikle;  Siyah beyaz kırçıllı saçları ve kendine has sakal ve bıyığı vardır. 1.96 boyunda 96-97 kilo ağırlığında, yeşil gözleri olan her daim her yaşına oranla atletik ve iri bir vücuda sahip.Uzun boylu, Esmer tenli.

 


Köken Hikayesi:

Günümüzden 700 yüzyıl önce Arabistan çöllerinde gezen, yaşayan göçebe bir kavim arasında dünyaya geldi Ra’s Al Ghul. Bazı hikayelerce Ra’s kökenleri Uzak Doğu Asyadan geldiği bilinse de Ra’s ve onu olduğu kişi yapan hikaye Arabistan ve Eski Mısır bölgelerinde geçmektedir

Ra’s daha genç bir delikanlı iken bile kabilesinin en yetkin, en becerikli erkeklerinden biri idi. Ayrıca Ra’s , söz konusu ilim ve bilim olduğunda ise son derece meraklı ve istekli bir genç adamdı. Fakat, kabilesine karşı olan sorumluluğu ve de görevleri onu bu konuda ki çalışmalarından ve araştırmalarından uzak kılmakta idi. Bir süre sonra hayalleri ve gelişimi için kabileden ayrılır ve de şehre taşınır. Azmi ve isteğinin doğrultusunda kısa sürede başarılı bir sıhhiyeci, bir hekim olmayı  başarır. işte bu dönemde hayatının aşkı olan Sora adlı kadın ile tanışır ve akabinde evlenir. Her şey  genç Ra’s’ ın arzu ettiği, hayal ettiği gibi ilerlemektedir.

işte tam da Ra’s ın mutlu ve mesut zamanlarında, ülkenin sadist ve egoist prensi ölümle cebelleşirken(Ra’s öyle biri olduğunu bilmiyordu tabi yıllarını göçebe olarak geçirmiş biri olarak), ve de onu kurtarma çabaları Ra’s ve ekibi tarafından sürdürülür iken, kaza sonucu bir Lazarus çukurunun olduğu antik bir sunağın içine düşerler.

Ra’s ölmek üzere olan adamı o anki panik ve çaresizlikle Lazarus Çukurunun (The Lazarus Pit) içine sokar. Antik ve mistik bir sır olan bu çukurun suları Prens’i bir nevi diriltir. Ancak Çukur hasarlı zihinleri daha da çıldırtan yan etkilere sahiptir, sadist Prens iyice çıldırır. Ra’s’ın karısı Sora’ya karşı bir saplantı geliştirir ve daha sonraki süreçte onu öldürür. Tabi bu vahşice ve bencilce cinayet, katilin bir Prens olması vede bu prensin hasta olması sebebiyle için cezasız kalmıştır. Onu kimse yargılamamış vede bu olay yaşanmamış gibi davranılmıştır.

Tüm vahşet ve aksilikler yetmezmiş gibi bir de Kral,  Ra’s Al’ın oğlunu zehirle yavaşça, işkence ile öldürmeye çalıştığına ve onu delirttiğine ikna olur. Bu kanıya varmanın akabinde ise Ra’s işkence ve acı dolu bir müebbet hapis mahkumu olur ve onu karısının ceseti ile birlikte aynı kafese tıkarlar. Ra’s, yaşlı anasını kurtarmaya çalışan bir çocuk tarafından belli çabalar sonucunda kurtarılır. Ancak yaşlı kadını kurtaramazlar. Ve tabi işkence dolu hapis günlerinin Ra’s de kalıcı,travmatik izler bırakmasına da engel olamazlar.

Ra’s yıkılmıştır, karısı, hayalleri, huzuru vede mesleği bir anda elinde tuzla buz olmuş gibidir. Artık hiçbir şey eski öneminde ve renginde değildir. Ra’s ona yardım eden ve sahipsiz kalan bu çocuğuda alıp kabilesine geri dönmeye karar verir. Oraya vardığında ise kabile lideri olan amcasından tek bir şey ister; ”Kral Ölmeli ! ” der. Amcası da aynı fikirdedir. Böylece kralı indirme süreci ve isyan başlar. O zaman için taze bir fikir olan hastalıklardaki mikrop teorisi üzerinde son derece bilgili olan Ra’s sayıca üstünlük dezavantajını ortadan kaldırmak için kendince biyolojik savaşa başvurur. Prense teslim edilmek üzere hazırlanan özel kumaşlara bu mikropları bulaştırır Ra’s. Akabinde kötü prens hasta olur ve ne kadar sıhhiyeci, şifacı, büyücü varsa hiç biri prensin hastalığına çare olamaz.

Kral, göçebelerin ayaklarına kadar gelmek zorunda kalır (Prens ile beraber) ve Ra’s Al Ghul’dan yardım iste ve ona yalvarır. Ra’s ise katiyen reddeder ve karısı için onları ve de olanları asla affetmeyeceğini belirterek ikisini de oracıkta öldürür.Zekasını konuşturmuş ve de sayı ya da teknolojik üstünlük gibi dezavantajlara rağmen gayesine ulaşmıştır. Aynı zamanda bu barbar kral ve sadist prense hizmetkarlık eden halka ve saray hanesine de  kızgındır. Kabileyi, krallıktaki herkesi öldürmesi için merkez şehre salar. Bundan sonra Ra’s çürümüşlüğe yüz tutmuş medeniyetleri ve de milletleri temizleyen bir armadanın başı olmuştur.

Daha sonra Ra’s için üretilen ve söylenilegelen binbir teoremden biri ortaya çıkmaktadır. Ra’s Prensi lazarus çukuruna soktuğunda, Lazarus Çukurunun etkisine maruz kalması ile mi böyle acımasız ve uç noktalarda idealist biri oldu yoksa gerçekten karısının ve hayatının elinden alınışı sebebi ile (tıpkı Joker gibi) mi karakteri değişti? İşte bu muallaktadır. Ancak ağırlıklı olarak yaşadığı zorluklar sebebiyle bu halde olduğu yönündedir. Fakat, Ra’s o günden sonra kendini İblis’in Başı olarak sunar ve de kabilesi bildiğimiz Suikastçılar(Gölgeler)Birliği’nin (liginin) atası olur.

Çinli&Arap melezi bir kadın ile olan ilişkisinden ise (yüzyıllar sonra) Taila adında bir kızı olur. Onun haricinde birde uzun yıllarca sır olan sonradan açığa çıkan Nyssa diye bir kızı vardır. Maalesef Ligi ve emellerini bırakacağı bir oğlu asla olmamıştır. Bunu yapacak olan kişinin hep ”Detective” (detektif) olarak hayranlıkla hitap ettiği Batman olmasını ummuştur.

Batman’in idealleri ve prensipleri konusundaki katılığı ve sevdikleri için yaptıkları Ra’s Al Ghul’a kendini anımsatır.  Üstün eğitimi, kişiliği ve iradesi ise Ra’s Al’ın adeta ağzını sulandırır. Ancak Ra’s insanlardan hemen ümidini keserken ve de öldürmeyi görev ve gereklilik olarak görürken öte yandan Batman ise kolay kolay umudunu yitirmez ve asla öldürmeyen bir karaktere sahiptir…

 

Pek çok ortak yön ve prensipleri paylaşan bu iki kurdun, özellikle bu iki konuda ayrılıyor olmaları onları 40 yıldan uzun süren harika bir tatlı-sert ve saygıyla karışık bir rakip olma ritüeline taşımıştır. Ra’s ayrıca Batman’in akrabasıdır da. Oğlunun büyük babası, eski sevgilisi Taila Al Ghul‘un ise babasıdır. Ve Batman’in Gerçek kimliğini bilen nadir kişilerdendir.. Bunca ilişki ve bağ sayesinde çok gelgitli vede başarı göstermiş önemli hikayelerde buluşmuşlardır.

İleride bu hikayelere de değineceğim…


Güçleri ve Özellikleri:

 

Her şeyden önce Ra’s ile ilgili bilinmesi gereken şey 600 ila 700 yıldan fazla bir tecrübeye sahip olduğudur. O zamandan bu zamana, dünyanın en sorunsuz ve istikrar ile işleyen marjinal terör ve düzen örgütünün lideridir.

Zeka, Analiz ve taktiksel olarak düşünme konusunda Batman’e rakiptir. Ayrıca dövüş kabiliyetleri olarak da öyledir diyebiliriz. Kabilesinden gelen öğretileri yetmezmiş gibi, üstüne 700 yıldan uzun süren yaşamı boyunca gezen, öğrenen, biriktiren biri olmuştur. Kılıç kullanmada çok çok usta olduğu ve antik dövüş sanatları ve antik silahların çoğunda uzmandır.

Lazarus Çukurunu kullanarak yıllarca genç kalmıştır. Bu zaman zaman karar ve sağlıklı düşünme mekanizmasını etkiler ama Ra’s iradesi ve tecrübesi ile genellikle bunu baskılamaktadır(tabi o öyle iddia ediyor.). Hergangi bir insanın dayanamayacağı kadar uzun zamandır bunu kullanmakta ve buna dayanmaktadır.

Özel ritüeller ve meditasyon teknikleri birlikteliği ile ruhunu başka bedenlere transfer edebilir. Lazarus Çukuru etkisi  henüz tazeliğini korur (taze dediysem aylar-yıllar yani) iken çukur dışında bile normal bir insandan daha hızlı iyileşebilir.

Ayrıca Çukura her giriş ve çıkışında normalin üzerine dayanıklılık ve güç kazanmaktadır. Normalde fiziksel gücü, hızı ve dayanıklılığı sağlıklı zamanlarında insan sınırlarına yakın bir halde denebilir. Ancak ancak sınır ve ötesinde seyreden biri değildir. (Batman gibi..)


Okuduğunuz için teşekkürler.

Derleyen: Utkan Aktaş

Kaynaklar: comicvine,dcwikia, wikipedia ve DC Comics Yayınları

Bu yazıyı yazar ya da sitenin adı belirtilmeksizin, sorgusuzca farklı platformlarda paylaşanlar hakkında hukuki işlem talep edilecektir. Tüm Hakları Saklıdır. kahramanbaykus.com

Utkan Aktaş Yazar:

2 Temmuz 1987 doğumlu olan Utkan genç görünümlü bir ihtiyar olarak iki üniversitede bulamadığı aidiyet ve de yaratıcılık hissini dans, yazarlık, kurgu gibi pek çok diğer sanatsal uğraşıda buldu. Şimdilerde ise Kahraman Baykuş olgusunun kurucularından ve de yazarlarından biri olmaktan son derece memnun bir adam olarak tanınmakta ...

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir